Türk şiirinin zirvelerinden Ahmet Haşim’in Merdiven, herkesin ezberinde olan şiirlerden biridir.
Şairi her ne kadar “Şiir duyulmak (hissedilmek) için yazılır, anlaşılmak için değil.” dese de bu metnin duygu ve düşünce dünyasındaki etkileri üzerinde konuşulmaya, yazılmaya devam ediliyor.
İmge açısından son derece zengin olun şiirin ölçü, uyak ve rediflerini; şiirde kullanılan söz sanatlarını edebiyat derslerine bırakıp tamamı on dize olan bu esere neler sığdırmış üstat bakalım.
Umutlarına, hayallerine yaşamadan ömrünü tamamlamakta olan birine seslen şiir genel anlamıyla yaşam yolculuğunu anlatır.
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak
İnsan fani olandan baki olana, süfli olandan ulvi olana yükselmektedir. Biriktirdiği anıları kucağında taşırken zamanın nasıl geçtiğini anlamadan göğe bakarak…
Sular sarardı yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Söyleyicinin seslendiği kişinin yüzü peyderpey solmakta. Bunun sebebi gurubun kızıllığı mı, hastalık mı yoksa her ikisi birden mi bilinmez.
Eğilmiş arza kanar muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı neden tunca benziyor mermer
Gün batımı âdeta yangın yeri gibi resmediliyor. Galip’in dizelerindeki ya da Ayvazovski’nin tablolarında olduğu gibi. Ama Merdiven’deki ateş her yeri kuşatmış, canlı cansız her şey yanıyor.
Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Bu ruha dolan gizli bir dildir. Kafanı kaldır, göğe bak, akşam oluyor.
Şair; kısacık, sadece altmış bir kelimeyle yazılmış bir şiire dünyaları sığdırarak kudretini gösteriyor.
Dört elemente (ateş, toprak, hava, su) de yer verilen şiirde kadim düşüncede cemadat (cansızlar), nebatat (bitkiler), hayvanat (hayvanlar), insanlar ve ruhani varlıklar olarak tasnif edilen varlıklardan da birer temsilci bulunuyor: mermer, gül, bülbül, merdivenleri tırmanan insan, ruh…
Sarıdan kırmızıya uzanan bir renk paletinde günün sonu olan akşam, yılın sonu sonbahar, ömrün sonu ölüm ve âlemin sonu kıyamet iç içe geçmiş halkalar hâlinde resmedilmiş.
Duygunun düşünceyle, hayalin hakikatle buluştuğu şiir bu özellikleriyle bir şaheserdir.