Kayserispor, deplasmanda Ankaragücü’ne 3-0 kaybetti. Benim için anlamı çok fazla olan bir maçtı. Kayseri’de doğdum, Ankara’da büyüdüm, tekrar Kayseri’ye dönerek bu kentte 10 yılı aşkın gazetecilik yaptım. Kayseri’ye geldiğimde Kayserispor ta 3. Liglere kadar düşmüş, hatta 3. Lig’deki ilk senesinde şampiyonluğu Çorumspor’a kaptırarak bir sezon daha taraftarıyla köy kasaba gezmişti. Sonrasında rahmetli Niyazi Bahçecioğlu dönemiyle Süper Lig’e yeniden yükselmişti. 10 yıl peşinden koştuğum, doğduğum kentin takımı ile son 20 yılımın geçtiği, doyduğum kentin takımının maçıydı izlediğim. Yıllardır Ankara’da spor yazarlığı yapsam da bir gözüm hep Kayseri’de oldu. Başarılarıyla mutlu oldum, kaybettiğinde kahır oldum. Yokluklar, zorluklar bazen takımlarda birlik, beraberliği üst seviyeye çıkarıyor. Takımlar hedefe daha fazla kilitlenebiliyor, mücadele kaliteleri artabiliyor. Kayserispor geçen sezon bunu yaşadı, bu sezona da yokluklar içinde güzel bir başlangıç yaptı. Çağdaş Atan’ın namağlupken terk edip gittiği Sarı Kırmızılılar, Recep Uçar yönetimindeki dördüncü maçında ikinci yenilgisini aldı. Ankaragücü maçındaki sonuç, Kayserispor’un son 2 sezondaki mücadelesine elbet yakışmadı. Ancak, oyun için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Ankaragücü, Emre Belözoğlu’nun ilk maçı olma sından dolayı aşırı motive şekilde maça başlasa da ilk yarının mutlak hakimi Kayserispor’du. Ankaragücü’nün güçlü silahları Bajic, Morutan, Rodrigues’i kilitleyen Sarı Kırmızlı ekip, Mane, Ke men ve Kartal’ın defans arkasına attıkları toplarla Thiam’ı buluşturup gol aradı. İlk yarıda ev sahibi Ankaragücü, Kayserispor ceza sahasında sadece 7 kez topla buluşabilirken, Kayserispor rakip ceza sahasında tam 19 kez topla buluştu. Ankaragücü, ceza sahası dışından şutlarla gol ararken, Kayserispor 1’i isabetli 3 şutunu da ceza alanı içinden çekti. Devre arası Kayseri’den gelen meslektaşlarla hasret giderirken, konuştuğumuz tek şey bu maçı taraflardan biri kazanacaksa bu takımın büyük olasılıkla Kayserispor olacağıydı. Ali Sowe’un sakatlığından dolayı gol yollarında sıkıntı yaşayan Ankaragücü’nün yedek kulübesi aylardır forma yüzü görmeyen Macheda dışında tamamen orta saha ve defans oyuncularıyla doluydu. Kayserispor’un ise bu konuda daha şanslı olduğu ortadaydı. Emre Belözoğlu, elinde ne kadar ofansif oyuncu varsa hepsini ilk yarıda sahaya sürmüş, maçı erkenden koparmayı hedeflemişti. Ancak, kaleci ve defans hattı dışında tamamen ofans oyuncularından kurulu kadro, ilk yarıda beklentileri karşılayamamış, Emre Hoca’nın hamle şansı da kaybolmuştu. Kayserili meslektaşların yüzleri gülüyor, Ankaragücü’nü küçümseyen espriler yapıyorlardı. Aslına bakarsanız ikinci yarıya da atak başlayan Kayserispor oldu. Aylton’un, pas alternatifleri olmasına karşın erken davranıp uzaktan şut atmayı tercih etmesi oyunun kaderini de değiştirdi. Sonrasında hatalar zinciriyle Ankaragücü’nün golü geldi. Günün etkili ismi Morutan’ın, Kartal Kayra’yı rahat geçip, bomboş orta yapması hatalar zincirinin ilk halkasıydı. Sonrasında adam paylaşmadaki sorunlar, Uzodim ma’nın arkasından gelen Garry Rodrigues’i fark edememesi, Kayserispor için sonun başlangıcı oldu. Garry Rodrigues’i Galatasaray’da da takip ettim, Fenerbahçe’de de sezon başından beri Ankaragücü’nde de takip ediyorum. Önceki takımlarında kafa golü attığını hatırlamıyorum, Ankaragücü’nde bir kez bile kafayla gol teşebbüsüne tanıklık etmedim. Belki de Türkiye kariyerinin ilk kafa golü Kayserispor’a nasip oldu. İlk golü bulan Ankaragücü olsa da ilk yarıdaki oyuna baktığımızda bu maçı Kayserispor’un çevirebileceğine olan inanç fazlaydı. Ankaragücü’nü takip eden gazeteciler olarak, takımın bu golün üzerine yatmasını bekliyorduk. Tolunay Kafkas döneminde Ankaragücü tek galibiyetini Sivasspor’u yenerek alırken, o galibiyeti korumak için yaptığı “Çanakkale Geçilmez” savun ması hala zihinlerimizdeydi. Çekirge o maçta sıçramıştı da bir daha zıplar mı soru işaretiydi. Tabi unuttuğumuz, Tolunay Kafkas’ın gittiği, artık takımın başında Emre Belözoğlu’nun olduğuydu. Golün ardından taraftarın da desteğiyle geri çekilmek bir yana boğa gibi saldıran bir Ankaragücü vardı sahada. Çok geçmeden ilk golün sahibi Garry Rodrigues’in asisti ile Riad Bajic farkı ikiye çıkarınca Kayserispor’un da fişi çekilmiş oldu. Recep Uçar hocanın 2-0’dan sonraki her hamlesi sonuçsuz kalırken, Ankaragücü her hattıyla atak üzerine atak gerçekleştirmeye başladı. Hatta, Kayserili gazetecilerin devre arasında “çikletten mi çıktı? Futbolcu mu bu?” diyerek dalga geçtikleri Renaldo Cephas bile Kayserispor’un sol kanadını otobana çevirip, iki şutla takımının ofansif gücüne destek verdi. Ankaragücü’nün kalecisi Bahadır Han Güngördü’nün bu hafta da gününde olması Kayserispor’un geri dönüş hamlelerini boşa çıkardı. Son golün sezon başı kampa davet edilmeyen, kendisinden kulüp bulması istenen Macheda’dan gelmesi, Ankaragücü açısından ironikti. Maç sonu Recep Hoca’nın takımı adına taraftardan özür dilemesini anlamakta zorlandım. Sonuçta karşısında kadro kalitesi, en azından piyasa değeri açısından Kayserispor’dan çok daha yüksek Ankaragücü var. Teknik direktör değişmişinin de verdiği havayla bu maçı ikinci yarıdaki futbollarıyla rahat kazandılar ama ilk yarıdaki futbol herkesin kafasında soru işareti bıraktı. İkinci yarıdaki hatalar başka maçlarda da tekrarlanıyorsa, defans rahat çalım yiyor, ceza sahası içinde adam paylaşımı yapılamıyorsa sıkıntı büyük demektir. Yok bu maça özgüyse, Kayserisporlular rahat olsun. İlk yarıdaki futbol, onları geçen sezonun da üstüne taşır..