Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile yazımıza giriş yapalım efendim. 2024-2025 Eğitim öğretim dönemine mâlumunuz girdik. Çocuklar kadar veliler de heyecanlı idi... İlk defa okul sıraları ile tanışan miniklerin heyecanı ise ayrı bir olay... Hala süreci kabullenemeyen , anneden babadan ayrılmak istemeyen miniklere alıştırma ve sevdirme süreci ise devam ediyor.
Aile, çocuk ve öğretmen üçgeni ile bu olay elbette ki aşılabilir bir durum yalnız bu süreçte zannediyorum ki bilhassa öğretmene çok fazla görev düşüyor. Öğretmenin tutumu, yaklaşımı, yakınlığı bu süreçte ki en önemli unsur olacaktır.
Zamana yayılacak bu durumda güzel bir nihayete ermek mümkün...
Bu alışma halinin akabinde ise devamlılığı sağlamak, sevdirmek yine öğretmeni esas alan bir konu ilk etapta...
Başlıktan da anlaşılacağı üzere konumuz 1.sınıf çocukları... 6 yaşında olan bu çocuklara; sıkı bir disiplin, uzun vade de odaklanma, nizami kurallarda bir eğitim; yapılabilecek en yanlış yaklaşım olacaktır. Oyun çocuğu olarak tabir ettiğimiz bu grup ne kadar odaklanıp, ne kadar uzun vade içinde dikkatini verebilir? Hele ki bağırmanın, rencide edebilecek sözlerin o narin ruhlarda açabileceği tahribatı düşünebiliyor musunuz?
Sizin alışsın, yapsın, yetişsin, konuşmasın, kurallara uysun diye bağırıp, onurunu kırdığınız hatta ondan bıktığınızı ifade ettiğiniz sözler; maalesef ki çocuğu düzeltemeye yönelik değil tamamen içine kapanık, okulu sevmeyen, gitmek istemeyen bir çocuk haline getirecektir.
Burada bir teşvik, güzel üslup ile bir yaklaşım olması gerektiği yerde çocuğu iterek tam tersi tutumla daha farklı bir psikolojiye girmesini sağladı.
Bir disiplinin olması, kurallara uyulması gerektiği konusunda hemfikirim... Yalnız; tutum, ifade, yaklaşım doğru bir çizgide olduğu müddetçe tabi ki...
Çocuğu teşvik, olumlamalarla yaklaşım, destekleyici sözler başarıya giden bir yol olur, aksi bir tutum çocuğun tamamen uzaklaşmasını sağlar. Eğitim fakültelerinde pedagoji derslerinde çocuğa yaklaşım, özel eğitim, özel durumda yapılması gerekenler vs okutuluyor. Demek ki gerisi vicdana, öğretmenlik mesleğini ne kadar sevgi ile yapılıp, yapılmadığına kalıyor.
Ben şuna kesinlikle inanıyorum. Bazı meslek gruplarında bireyler; psikolojik testlerden geçirilerek, mesleğe devamlılıkları ruhsatlandırılmalı. Hatta bu süreç iki yılda filan olmalı...
Sinirli, agresif, iletişimi iyi olmayan bir meslek elemanı ne kadar verimli olabilir değil mi?
Hele ki bir nesil yetiştirip, gelişimlerinde (olumlu-olumsuz) imzası olacak öğretmenlere bu hususta bir yaklaşım olmalı...
Mesleğini iş olarak değil, gönül vererek , özveri ile, olumlu yaklaşımlarla yapan; duyarlı, sevgili, idealist öğretmenlere asla sözümüz olamaz.
Eskiden bilirsiniz, eti senin kemiği benim derdi veliler .
Kimse kusura bakmasın çocuğumun eti de benim, kemiği de...
Öğretmenin yapması gereken; fiziksel ve sözlü şiddetten uzak, olması gerektiği gibi öğretim vermek!
Gerçekten hep söylendiği gibi "kutsal bir meslek!"
Bir nesil yetiştiren meslek, nasıl kutsal olmasın?
Birkaç yaşanılan olayla birlikte; konunun hassasiyetini köşeme taşıyarak, biraz dikkat çekmek istedim.
Maalesef ki günümüz de yaşanmasını istemediğimiz olayların cereyan etmesini görmek hakikaten üzücü...
Evet diğer açıdan baktığınız zaman yarısı yabancı uyruklu olan 30 kişilik bir sınıfta öğretmenin işi hakikaten zor. 30 ayrı kültür, 30 farklı karakter, durumu özel çocuklar vs...
Şartlar ne olursa olsun öğretmenliği iş olarak görürseniz; dersi verir , saati doldurur, mesai bitti deyip çıkıp evinize gidersiniz. Öğrencilere tutum, davranış beraberinde olumsuz olarak devam edecektir.
Diğer taraftan yine aynı şartlarda görev yapan öğretmene bakıyorsunuz;
Özverili, çocuklarla güzel bir diyalog içinde, velilerle çocukların gelişimi hususunda istişare içinde neler yapabiliriz, bu çocuğu daha farklı nasıl kazanabiliriz diyen öğretmenler gördüğünüz de yanlış giden bir şeylerin olduğunun farkına varıyor ve yargılarınızdan arınıyor ve çözüm odaklı düşünmeye başlıyorsunuz.
İşte böyle efendim...
Okul anılarımızı anlatırken;
"O eskidendi!" diyoruz bazen...
Eskide kalanlar; güzelliklerle baki kalsın efendim, anılar da hoş kalsın.
Güzel hatırlansın. Özlemle, hasretle, sevgi ile anılsın!
Toprağa hangi tohumu ekerseniz, toprak ana o mahsulü verir elinize...
Ne ekerseniz, onu biçersiniz!
Hasatımız;
Sevgi, saygı, umut olsun!
Pırıl pırıl nice nesiller ile;
Nice aydınlık yarınlara efendim.
Sağlıcakla...