İlk muhataplarını bu noktada acz içerisinde bırakan Kur'an-ı Kerim, bu özelliğini kıyamete kadar da devam ettirecektir. Hz. Ömer, Ebu Zer, Tufeyl gibi yüzlerce sahibinin, onun ilk muhatapları olarak , belagat ve uslubundan etkilendikleri ve bu tesirle Müslüman oldukları tüm tarih kitaplarında anlatılmaktadır.
İslamın en azılı düşmanları dahi bu eşsiz uslup ve belagat karşısında kendilerinin Ku'anı-ı Kerim'in etkisi altına girdikleri ifade etmişler,bunu büyü / tılsım olarak değerlendirmişlerdir. Ebu Cehil ve Ebu Sufyan'ın , gizli-gizli geceleri Hz. Peygamberin Kur'an okumasını dinlemeye gelmeleri böyle bir gerçekliği ortaya koymaktadır. Bu gerçeklik Kur'anla karşılaşan her asrın insanında tezahür etmektedir.
Gothe, T.P.Huges'in'' Dictonary of İslam'' isimli eserinde yazdığı takdimde Kur'an-ı Kerim hakkında ;
-'' Elimize her aldığımızda , kısa bir süre içerisinde cezbeden, hayretler içerisinde bırakan ve en sonunda önünde eğilecek kadar hayran bırakan bir eserdir.Kur'anın uslubu; içeriği ve amacına uygun olarak çok kuvvetli, yüce ve muhteşemdir. Bu kitap tüm çağlar boyunca en etkili kitap olarak kalacaktır.'' demektedir.
Seyit Kutup bu noktada başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor:
''Sun'ullah'' ( İlahi Yapım) olma özelliği Kuran’da apaçıktır. İşte bu özelliktir ki, onu beşer sözü ve yapımı olmaktan ayırmıştır. Bu konu temel mana ve mefhumlarında aynıdır. Bu öyle bir şeydir ki , hatta Arapçaya hiç aşina olmayanlar bile onu mucizevi bir şekilde hissederler. Bir keresinde gemiye binmiş Atlantik ortasında New-York'a doğru kendi istikametimizde yol alıyorduk. Cuma günü, Cuma Namazını gemide ikame ettik. Gemideki Müslüman yolcular, muhtelif arap memleketlerindendi. Hutbeyi okudum. Hutbe esnasında ise Kuran’dan bir kaç ayette okudum. Geminin değişik ırklardan oluşan diğer yolcuları da etrafımıza toplanmış bizi seyrediyordu. Namaz bitince seyircilerden bir grup gelip bizim namaz kılmamıza karşı hissettikleri özel etki ve tepkilerini anlatıyorlardı. Bu insanlar arasında Yugoslavyalı bir Hıristiyan kadın vardı. Kadın göz yaşlarında hakim olamayacak kadar ağlamaklı bir titrek sesle, zayıf bir İngilizceyle şöyle dedi:
_''Namazınızda tam manasıyla aşikar olan huşu ve tevazu haleti öylesine ruhumu canlandırdı ve hoşuma gitti ki ; o güzel duygu ve heyecan karşısında kendime sahip olamıyorum, kendimi tutamıyorum. Bununla beraber, ben bu konu için yanınıza gelmedim. Demek istediğim şu ki , ben bir kelime olsun diliniz olan Arapçayı bilmiyorum.
Ama, dilimizin ve beyanınızın başka bir dilde görmediğim özel bir müziği ve ahengi olduğunu hissediyorum. Daha ilginci, bütün sözlerinizin arasında daha şiddetli etki ve yankılanması olan seçkin ve özel bir kaç cümle de vardı. Kutsal ruh konuşuyor gibiydi. O cümlelerin benim üzerimde özel bir nüfuz ve etkisi oldu.''