Sağlıklı olduğu zamanlardaki gibi davranmaya çalışıyordu.. Yine her zamanki gibi mescitte namazlarını kılıyordu.. Fakat hastalığı öyle arttı ki, sadece oturarak namaz kılabilecek hale geldi..
Bu sırada Suriye üzerine yollayacağı ordunun hazırlık ve sevki ile ilgili bilgileri öğreniyor, talimatlar veriyordu..
O biliyordu ki,müslümanlar güçlü ordularla hürriyetlerini muhafaza edebilirlerdi..
Bir sonraki namaz vaktinde ezan okunduğunda, hala oturabilmesine rağmen, artık namaz kıldıramayacağını hissetti. Hz. Ebubekir'e namazı kıldırmasını emretti..O gün tüm namazları Hz. Ebubekir kıldırdı..
Ertesi gün, Yani hicretin 11. yılının Rebiulevvel ayının 12. günü; Miladi 632 Haziran ayının 8. günü;...o sabah erkenden ateşi düştü..Halsiz olmasına rağmen, ezan sesi onun mescide gitmeye karar vermesine neden oldu..Bu onun ashabı ile son namazıydı..
Tekrar evine döndü..Hastalığı yeniden artarak devam etti..Hz Aişenin dizlerine başını koymuştu..İstirahat ediyordu..O sırada Hz. Aişenin kardeşi de odaya girdi..Elinde "misvak" denilen diş fırçası vardı..Hz. Peygamber konuşamıyordu ama, diş fırçasını ister işaretler yapmıştı..Hz. Aişe kardeşinden "misvak" ı alıp ıslatarak Hz Peygambere verdi. O halsiz halinde bile, dişlerini temizlemek için gayret ediyordu..
Biraz sonra bayıldı..Hz. Aişe, bunun Hz. Peygamberin vefatının başlangıcı olduğunu düşünüyordu..O an Hz. Peygamberin şöyle söylediğini hatırladı:
"Hiç bir Peygamber, cennetteki yeri gösterilmeden ve yaşamakla ölüm arasında bir seçim kendisine sunulmadan ölmez"..
Şimdi bunun yerine geldiğini ve onun ahıreti görüp geldiğini anladı.. Kendi-kendisine" Şimdi bizi seçmez" diyordu..Hz. Peygamberin şöyle mırıldandığını duydu: "Cennette buluşmak üzere.." "Allahım cennette buluşmak üzere.." Bu onun son kelimeleri idi..
Hz. Peygamberin hastalanarak vefat ettiği son günlerini dikkatle incelediğimizde, hasta olmasına rağmen, cemaate katılarak namaz kıldıklarını, halsiz olmasına rağmen namazlarını aksatmadığını görürüz. Son dakikalarında bile dişlerini fırçalayarak, temizlik ve hijyene ne kadar riayetkar olduğunu görüyoruz. O halinde bile, ordunun sevk ve idaresini yapması, bilgiler alması, Müslümanların ordularının güçlü olması gereğini haliyle vurguladığını görüyoruz..
Şimdi bizler, yeryüzündeki Müslümanlar.. gerçekten o Şanlı Önderimizin yolundan hakkı ile yürüyeceksek, onun sünnetine harfiyen uymalıyız..En halsiz olduğu zaman bile terk etmediği, yapmakta özen gösterdiği bu görevleri en güzel şekilde bizlerde ifa etmeliyiz..