İslam düşüncesinde ilimlerin tasnifi Hicri 2. asırdan itibaren yapılmaya başlanmıştır. Büyük İslam mütefekkir ve alimleri Cabir bin Hayyan, Kindi, Farabi, İbni Sina, İbni Hazm, İmam Gazali bu noktada değerli eserler kalem almışlardır. Tasniflerini yaparken kendi dönemlerinin anlayış ve gereksinimlerini dikkate almışlardır.
Örneklendimek gerekirse Cabir bin Hayyan İslami ilimleri, “ölüm ötesi hayata hizmet eden ilimler” ve “ölüm öncesi hayata hizmet eden ilimler” olarak sınıflandırma yapmıştır. Büyük İslam Filozofu olan Kindi ise “aklın çalışması ile elde edilen ilimler” ve “insan çaba ve gayreti olmadan Vahiy ile elde edilen ilimler” olarak akıl odaklı bir sınıflandırmayı yapmıştır. Sınıflandırmayı yapan mütefekkir ve alimlerin eserleri tahkik ve mütalaa edildiğinde, tasnifin hangi ölçülere göre yapıldığı ve tasnifler arasındaki farkı kolaylıkla belirlemek mümkündür. Her Alim ve mütefekkirin müktesebatı bu konuda etkili olmuştur. Filozof olan İbni Sina'nın bakış tarzı konuyu daha iyi anlamada yararlı olacak niteliktedir:
-“Akıl bir şeyin varlığına ve zorunluluğuna delille ulaşamadığı durumda, onun sadece mümkün olacağı sonucuna varır. Nübüvvet onun varlığına ve yokluğuna vakıf olur. Böylece de akıl bilmeye yetersiz kaldığı şeyleri vahiyle öğrenmiş olacaktır.”
İslami ilimleri kendi içerisinde de tasnifi yapılmıştır. Bu noktada asli olarak İslami ilimler içerisinde olmamakla birlikte, bu ilimleri anlamakta ve yorumlamakta alet/araç olan ilimler: dil bilgisi, belagat, edebiyat, mantık gibi.. Diğeri de asli İslam ilimleri: tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi ilimler.
Bizim için faydalı olacak güzel bir tasnif de şudur: İslami ilimler içerisinde, “olay yeri inceleme ekibi” gibi bilgi ve belge toplayan ilimler: tefsir, hadis, İslam Tarihi/Siyer; İkinci olarak da bu toplanan bilgi ve dönelerin önüne konulup konu ile ilgili karar ve hüküm veren ilimler: kelam, fıkıh ve Tasavvuf.
Peki bu makaleyi biz ne için kaleme aldık?
Günümüzde tefsir, hadis, siyer ilimlerinde belli muhtesebatı olan hocalarımız bir fıkıhçının veya bir keremcının ya da mutasavvıfın yerine geçerek “hüküm vermeye” çalışması, ortaya birçok hatalar çıkmasına vesile olmaktadır. Veya sadece hadis kitabı “Buhari” okumakla oradaki hadislerle amel etmek doğru olmaz. Bu İnançla ilgili bir konu ise, kelamcının süzgecinden geçecek; gündelik hayatla ve ibadetle ilgili bir konu ise fıkıhçı değerlendirmesini yapacak; eğer kalp ve ahlaki bir konu ise mutasavvıf tatbikatını yapacak..
Bugün konunun uzmanı olanlar değil, ağzı olanlar konuşuyor Ne yazık ki..