İslam ve Batı ahlakçılarına göre insan fıtratında iki özellik vardır. İlki şehvet ikincisi de gazaptır. Şehvet duygu olarak arzu duyduğumuz her şeyi ifade ederken; gazap tam tersi olarak istenilmeyen arzu edilmeyen durumlarda ortaya çıkar. Her iki duygu da normaldir ve insanidir. Burada asıl olan bu duyguların terbiye edilebilmesidir.
Büyük İslam fıkıhçısı Şatıbi yaratılıştan gelen bir duygu olarak bizatihi şehvet ve gazabın Allah tarafından yasaklanmasının düşünülemeyeceğini, yasaklanan kısmın insanın kendisine ve çevresine zarar verme noktasına gelmesiyle olacağını ifade eder. Çünkü şehvet ve gazap insanların temel motivleridir. Din dilinde haram kılınan hususlar dışında insanın bu duygularını tatmin etmesi helal ve mubah dairesi içerisine girer. Hatta kişi normal durumlarda mubah olan nefsani istekleri karşılarken haramdan uzak durması sebebiyle sevap da kazanabilir.
Bir gün Hz. Peygaber (S.A.V.) bir insanın cinsel ihtiyacını normal yoldan karşılaması ile sevap kazanabileceğini ifade ettiğinde, sahabelerin bunu şaşkınlıkla karşılamasına:
- “Bir düşünün o Müslüman bunu haram yolla yapsaydı günahkar olmaz mıydı? Öyleyse helal yoldan yapmasından dolayı sevap alır.” buyurdular.
Gazap/öfkenin kişiyi uyarıcı koruyucu ve harekete geçirici bir işlevi vardır. Öfke bizim savunma içgüdümüzden kaynaklanan bir duygudur. Yaşamımızı zorlaştıran, hak ve özgürlüklerimizi tehdit eden engellerin ortadan kaldırılması yönünde bizi harekete geçiren bir itici güçtür. Hatta bazı araştırmacılara göre insanın en güçlü olduğu an bütün yedek kuvvetlerinin harekete geçtiği öfke anıdır.
Bu iki duygu insanın faydası, yaşamının devamı için yaratılmıştır. Ancak bu iki duygu sınırsız, sorumsuz ve bilinçsiz kullanılamaz. Dinimiz bunu yasaklar. Makam, mevki, kazanma, zenginlik, cinsellik gibi şehevi duygularımızı helal yollarla tatmin etmek sevap kaynağıdır. Öfke/gazap duyguları ise kişi hak ve özgürlüklerimizi kazanma, milli birlik ve beraberliğimizi sağlamada ve Allah rızası için ortaya koymada aynı şekilde sevap kaynağımız olmaktadır.