Geçtiğimiz hafta sonu Kayseri’de önemli bir sanat olayı yaşandı.
Tam 45 yıl aranın ardından, Devlet Tiyatroları yeniden Kayseri’ye döndü.
Rahmetli Ahmet Evintan’dan sonra, Kayseri küçük, Anadolu turnesine çıkan tiyatro guruplarını izledi.
Çoğu oyun, izleyici bulamadığı için programlarını iptal ederek Kayseri’den ayrılmak zorunda kaldı.
Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Utaş döneminde, Kayseri bu alanda çok önemli hamleler yaptı. Her 27 Mart “Dünya Tiyatrolar Günü”nde Kayseri’de, birbirinden güzel eserler tiyatro sahnesine konur, Türkiye’nin dört bir yanından gelen üniversiteli gençlerden oluşan tiyatro gurupları Sabancı Kültür Merkezi’nde oyunlarını sahneye koyar, tiyatro sevgisini aşılarlardı. O yıllarda, üniversitenin 50-55 bin öğrencisi vardı, nerede ise yarısı, bir oyundan diğerine geçerek izlerdi.
Üniöversite’nin en hareketli ve en canlı günleri, “Dünya Tiyatrolar Günü” boyunca yaşanırdı.
Maalesef, bugüne kadar Kayseri’de “Tiyatro” adına dikkat çeken bir etkinlik gerçekleştirilemedi.
Ta ki, Devlet Tiyatroları Kayseri’ye kapılarını açıncaya kadar.
Bugün, sahip çıkmamız, yaşatmamız gereken bir kurumumuz, Kayseri Devlet Tiyatrosu Topluluğu adı altında bize kapılarını açan bir tiyatromuz var.
………………………….
Kayseri Devlet Tiyatrosu, geçtiğimiz hafta, William Shakespeare’in ünlü eseri, “Bahar Noktası” adlı oyunla perdelerini Kayserililere açtı, Kayserili sanatseverleri tiyatro ile buluşturdu.
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum. “Tiyatro severlerle buluşturdu” değil,
“Sanatseverlerle buluşturdu” diyorum.
Tiyatro, bütün sanat dallarında olduğu gibi toplumlarla, bireylerle, doğayla, evrenle ve tüm insanlıkla “evrensel” bir dille iletişim kuran, en önemli sanat dalıdır.
Eğitir, öğretir, insanı kendi dünyası içinde bambaşka yerlere götürür ve en önemlisi de “Dikkat” çeker. Tarihi yaşatır, geleceği gösterir, yaşamla, günümüzle ve gelecekle ilgili önemli projeksiyonlar çizer, çok önemli bilgiler aktarır.
Tiyatro, Sanat Dünyası’nın en önemli ve etkili alanlarından birisidir.
En önemli iletişim alanıdır.
Zor bir alandır, Tiyatro.
Tiyatro yapmak bir o kadar zordur.
Yetenek ister çok ama çok çalışmak ister sabır ister, yürek ister, insancıl duygular ister, insan sevgisi ister ve ister de ister.
İnsan olmak adına ne kadar güzel düşünce ne kadar iyi duygular varsa, hepsini ister.
…………………….
Kayseri, özellikle protokolün izleyebildiği William Shakespeare’in ünlü eseri, “Bahar Noktası” oyununu izledi.
İzleyenler, büyülendiklerini ifade ediyor.
Kaçıranlar için hatırlatayım, bu eser önümüzdeki hafta, 9-11 Kasım tarihleri arasında bir kez daha sahne alacak.
Davetiyelerinizi şimdiden almanız gerekecek. Zira, oyunlara büyük ilgi gösteriliyor ve davetiyeler satışa çıkarıldıktan birkaç gün sonra tükeniyor. Doğrudan gişeden alabileceğiniz gibi, internet üzerinden de satın alma imkanı var.
Kayseri Devlet Tiyatrosu, oyunlarını eski Halk Evi Binası olarak bilinen, genç kuşakların “Kayseri Belediye Şehir Tiyatrosu” olarak hatırlayacağı İstasyon Caddesi üzerindeki tarihi binada sahneliyor.
…………………….
Kayseri Devlet Tiyatrosu, bugün sahnelerini yeni bir oyunla açıyor.
Savaş Dinçel’in yazdığı, yönetmenliğini Barış Dinçel’in yaptığı bu muhteşem oyunun adı, “Uçurtmanın Kuyruğu”
Oyuna, Emrah Can yaylı müziği, Barış Dinçel dekor tasarımı, Gamze Kuş kostüm tasarımı, Osman Aktan ışık tasarımı, Ersin Aşar efekt tasarımı, Hüseyin Tuncel yardımcı yönetmen, Gözde İpek ve Gizem Akkuş yönetmen yardımcı olarak imza atıyor.
İlginç ve zevkle izleyeceğiniz bir tiyatro oyunu, Uçurtmanın Kuyruğunda…
Eserin yazarı Savaş Dinçel, oyunu tanımlarken, şöyle söylüyor.
““Evet… Gerçekten…
Avuçlarımdan kayıp gidiveren benim hayatımdı değil mi?
Yaşayıp tükettiğim ya da yaşamayıp kendimi tükettiğim hayatım…
Mümkün olsa da, gerçekten bir uçurtmanın kuyruğunda tutunabilsek hayata…”
Oyunu ve oyunla ilgili değerlendirmelerde hep övgüyle söz ediliyor, “Oyuncu-Yazar Savaş Dinçel’den, hayata, geçmişe, acılara, neşelere, hayallere, zamanın kıymetine dair naif bir eser…” olarak söz ediliyor.
Değerlendirmelerin hepsi kıymetli ve övgü dolu.
2001-2002 yılında sergilenen bu oyunda Naşit Özcan ve Avni Yalçın rol aldı. Naşit Özcan rolüyle 2002 yılındaki İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri'nde en iyi erkek oyuncu ödülü kazanırken, jüri Uçurtmanın Kuyruğunda en iyi oyun ödülüne layık gördü.
Konusuna gelince,
Çocukluğu babası tarafından otoriteyle bezenmiş, sıkı bir disiplinle yetiştirilmiş, bu disiplin ve otorite kendisi için saplantıya dönüşmüş bir adam, hayatına son vermeye karar verir. İntihar mektubunu yazıp bitirdiği an kapı çalar. Karşısında ilk defa gördüğü, tanımadığı bir misafir vardır. Gelen adam hayatına ve tüm çocukluğuna dair her şeye hakimdir. Zaman geçtikçe sohbet ilgi çekici bir hal alır. Ve ilginç gelişmelerle sürer gider.
Eser ilk kez İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın 2001-2002 sezonunda Savaş Dinçel'in yönetmenliğinde sergilendi.
Uçurtmanın Kuyruğu, Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından 2005 yılında sahnelendi. Yönetmenliğini Hakan Çimenser yaptığı bu sergilenişte başrolleri Olcay Kavuzlu ve Mithat Erdemli paylaştı.
2007 yılında Müjdat Gezen tiyatro binasında yaptırdığı bir salonun adına "Savaş Dinçel Sahnesi" koydu ve salonu yakın arkadaşı olan tiyatrocuya armağan etti. 1 Nisan 2007'deki salonun açılışında İlker Ayrık ve Aykut Taşkın Uçurtmanın Kuyruğu'nu sergilediler ve kendilerini Savaş Dinçel Tiyatrosu oyuncuları olarak ilan ettiler.
2015 yılında Uçurtmanın Kuyruğu oyunu, Oktay Gürsoy'un yönetmenliğinde, Oktay Gürsoy ve Kadir Tırpan tarafından AKM Kentpark Sahnesinde sergilendi.
Sanatseverler, tiyatro severler, merak edenler, ilgilenenler bugün Cuma ve Cumartesi günü, “Uçurtmanın Kuyruğu” sizler için perdelerini açacak.
Kayseri’de Kasım ayının en önemli ve en büyük sanat olayı, “Uçurtmanın kuyruğunda” oyununun, perdelerini Kayserililer açıyor olmasıdır.
Kayseri’de sosyal hayatı geliştirmek, güçlendirmek ve canlandırmak için tüm sanatsal olaylara yüzümüzü çevirmenin tamda zamanı.
Bizi, sanata ve tiyatroya bağlayacak bir eser, “Uçurtmanın Kuyruğunda”
ÖNEMLİ BİR HATIRLATMA : Kayseri Devlet Tiyatrosu Fuaye Salonu’nda, birde sergi var.
Devlet Tiyatroları’nda bugüne kadar sahnelenmiş eserlerin kostümlerinden oluşan muhteşem bir “Kostüm Sergisi” sizleri bekliyor.
Sergide, Kostüm Sanatçısı Esra Selah, Sevgi Türkay, Serpil Tezcan, Gülümser Erigün, Fatma Sarıkurt, Funda Karasaç, Hale Nur Eren, Yıldız Köse İpekoğlu, Buket Başaran Akkaya, Nalan Türkoğlu, Medina Yavuz Almaç ve Şirin Dağtekin Yenen’in ödül almış muhteşem kostüm tasarımları yer alıyor.
Sergi, önümüzdeki hafta da Kayseri’de kalacak ve daha sonra sergilenmek üzere diğer illere gönderilecek.
Sergiyi, oyun dışındaki zamanlarda da ziyaret edebilir, gezebilirsiniz.
Bu sergi ile ilgili, umarım yarın geniş bir yazı kaleme alabilirim.
………………..
KÜÇÜK BİR ANI…
Tiyatroyu hep sevdim.
Tiyatro sanatçılarına büyük hayranlık duydum.
Hiçbir zaman ressam, müzisyen, heykeltıraş yahut bir tiyatro sanatçısı olmak aklıma gelmedi.
Çok sayıda sanatçı dost edindim. Onlarla birlikte oturdum, sohbetlerine katıldım, sergilerini gezdim, konserlerini izledim, aklıma sanatçı olmak hiç gelmedi.
Sanat olaylarının içinde hep, “Gazeteci” olarak yer aldım.
Ben sanatın, “Gazetecilik" alanını seçtim galiba…
Devlet Tiyatrosu’nun Kayseri’de perdelerini açması, bin anda anılara, yıllarca geriye götürdü, beni.
İlkokulu Ahmet Paşa İlkokulu’nda okudum. Yıl sonu müsamerelerinde rol aldım. Hiç unutmuyorum, “Lale sümbül, menekşe gül” sözleri ile başlayan bir müzikal gösteride, daha doğrusu öğrencilerden oluşan bir “Rond”ta yer almıştım. Hoş, öylesine başarılı da değildim. Müziğe ayak uydurmaya çalışırken, ayaklarımı hep yanlış atar dururdum. Ama, sonuna kadar da müsamereyi tamamlardım.
Lise yıllarında, tiyatro ile yakın temas kurdum.
Mahalle, aynı zamanda sınıf arkadaşım Ramazan vardı. Sahabiye Mahallesi’nde otururlardı. Okula birlikte gider gelirdik. Bir apartmanın bodrum katında oturan yoksul bir ailenin çocuğu idi. Müthiş bir yazma yeteneği vardı. Okulda, kız arkadaşlarına mektup yazmak isteyen ne kadar erkek öğrenci varsa, Ramazan’ı bulurlar, “Ne olur bir mektup yaz” diye adeta yalvarırlardı. Çok etkili yazardı, mektubu okuyanlar öyle sanıyorum ki, duygu patlaması yaşardı. Hemen herkesin mektup yazarı Ramazan’dı.
Genç kızlar, Ramazan’a mı aşık olurlardı, o mektuplara mı, yoksa mektubu yazdıran kişiye mi aşık olurdu, bilemem, yazdığı mektubu okuyup ta geri çevirenine hiç rastlamadım.
Gar Müdürü’nün oğlu Yıldırım Yıldırım bizden büyüktü ama arkadaşımızdı. Tiyatro sevdalısı bir gençti. Bir yıldırım, bir de Ramazan. Sümerbez Fabrikası’nın Sinema Salonu Sahnesi’ni provalar ve oyunların sahnelenmesi sırasında kullanırlardı. Bende, onların provalarını izler, zaman zaman da eşya taşımalarında, dekorların kurulması sırasında yardım ederdim.
O yıllarda, amatör tiyatro topluluklarının sıklıkla sahneledikleri en tanınmış oyunlardan “Hababam Sınıfı”nı sahneliyorlardı. Kel Mahmut rolünü Ramazan oynuyordu. Yıldırım Yıldırım, oyunun yönetmeni idi.
Yıldırım Yıldırım, daha sonra “Bir Türk’e Gönül Verdim” isimli sinema filminde Ahmet Mekin, Eva Bender, Bilal İnci, Osman Alyanak gibi sinema sanatçıları ile birlikte oynadı.
Kayseri Kalesi’nin surları üzerinde Eva Bender’i kovalayıp sıkıştıran kel kafalı deli rolündeki kişi, Yıldırım Yıldırımdır. Daha sonra, İstanbul’a taşındı. Ünlü bir tiyatro oyuncusu olduğunu, çok sayıda oyunda yönetmen ve oyuncu olarak yer aldığını duymuştum.
Erciyes Üniversitesi’nde görev yaptığım dönemdi. Mersin Opera ve Bale topluluğu tarafından sahneye konan bir operetle ilgili bir gazete haberi okudum. Adı, yanılmıyorsam, “Bir Tenor’un Hikayesi” gibi bir şeydi. Yönetmen ve baş oyuncu Hasan Alptekin. Hemen telefona sarıldım, Hasan Alptekin’e ulaştım. Oyunun Kayseri’de sahneye konması için ısrar ettim. Kabul ettiler, ancak, oyunu sahneye koyacak nitelikte salon bulamadık. Hasan Alptekin yine de bizi kırmadı ve yanılmıyorsam, devlet opera ve bale topluluğu sanatçılarından oluşan bir müzik topluluğu ile Kayseri’ye geldi ve Kayserilileri klasik batı müziği ile tanıştırdı. Tenor’u, Bariton’u, sopranoyu ilk kez bir arada o konserde dinledim.
Hasan Alptekin, bir tenor sanatçısıydı. Etkili ve gür sesi ile Kayseri’de iz bırakıp gitti. Sonra dost olduk ve yıllarca zaman zaman zaman birlikte olduk, zaman zamanda telefonla görüşüp hâl hatır sorduk.
Tenor Hasan Alptekin, Mersin Opera ve Bale Topluluğu Müdürlüğü görevine atandı. Bu dönemde, ne zaman sahneye bir oyun konsa, sezon bilgilerini bana gönderdi. İki kez Mersin’e gidip oyunlarını izledim. Hemde, Alptekin’in konuğu olarak en ön sırada protokolle birlikte oturarak. Gece yarısı yollara düşüp, Kayseri’ye döndüm. Unutamam.
Hasan Alptekin, Mersin’den İzmir’e tayin oldu. İzmir Devlet Tiyatrosu yahut Opera ve Bale Topluluğu’nda sanatçı olarak çalışmaya devam ediyor.
Lise yılları, üniversite derken Ramazan ve Yıldırım Yıldırım’la ilişkiler koptu. Umarım, yaşıyor ve mutludurlar. Hasan Alptekin’ni de en kısa zamanda arayarak yıllara dayanan dostluğumuzu sürdürmeyi başarabilirsem, çok mutlu olacağım.