Abdullah Satoğlu ismini duydunuz mu?
Kayseri’de belli bir kuşak, bu ismi yakından tanır, tanımayanlar ise, kesinlikle “Abdullah Satoğlu” ismini bir şekilde duymuştur.
Kayserili Gazeteci, Şair ve Yazar..
Aynı zamanda, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dayısıdır.
Abdullah Satoğlu’nun gazetecilik yönünü, Kayseri’de birkaç gazeteciden başka kimse bilmez. Genç gazeteciler, ismini bile duymamışlardır, hiç bilmezler.
Abdullah Satoğlu, Kayseri Basını’nın 1950’li yıllardan 1970’li yıllara uzanan o zor dönemine “Damgasını Vurmuş”, “İmza”sını atmış önemli bir isimdir.
O yıllarda gazetecilik mesleği daha çok “Alaylılar” tarafından yapılmaktadır. Satoğlu, Kayseri’de ilk kez “Mektepli Gazeteci” kimliği ile sektöre giren, belki de, ilk gazetecidir.
Abdullah Satoğlu, temel eğitimini Kayseri’de almış, daha sonra İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulu’nu bitirerek, Kayseri’ye dönmüş, Kayseri’de “Basın Dünyası”na “Merhaba” diyerek yola çıkmıştır.
Kayseri’de yayınlanan ilk siyasi gazetelerden birisi olan Hakimiyet Gazetesi’ni çıkaran O’dur.
Devrim, Akın gibi gazetelerin kuruluşuna öncülük etti, Ankara ve Kayseri’de “Filiz” adını verdiği sanat ve edebiyat dergisini yayınladı.
Gazetecilik yönü yanında, Kayseri’nin yetiştirdiği en önemli şair ve yazarlardan birisidir. Şiir Dünyası’na, 1949 yılında halkevi tarafından yayınlanan Erciyes Dergisi’nde yer alan “Êrciyes” şiiri ile “Marhaba” dedi.
Şiir ve düz yazıları Orkun, Türk Sanatı, Erciyes, Filiz, Çağrı, Bahçe,Tarla, Boğaziçi, Gülpınar, İlkyaz, Türk Edebiyatı, Milli Kültür, Karınca, Türk Dili dergileri ile Son Havadis, Hür Anadolu, Orta Doğu, Akın ve Başkent gazetelerinde yer buldu.
Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve Folklor Araştırmaları Derneği üyesi olan Abdullah Satoğlu, “Kayseri Sanatçılar Derneği Folklor Ödülü”nün ve “Folklor Araştırmaları Kurumu İhsan Hınçer Türk Folklorüne Hizmer Ödülü”nün sahibi oldu.
Kayseri’de bir sokağa ismi verildi.
Satoğlu, şiirlerinde pek çok konuya yer verdi. O’nun şiirinin özü, bu dünyada insanca yaşamak, tasavvuf kurallarına uygun bir yol izlemek, insancıl sevgiyi yüreklerde hissetmektir. Barış içinde insancıl bir yaşamdır.
Evet, Gazeteci, Şair ve Yazar Abdullah Gül’ü bu sütunlara neden taşıdım.
Önceki gün, Türk Edebiyat ve Sanat Eleştirmeni, Gazeteci Doğan Hızlan’ın bir yazısını okudum.
Edebiyat ve Sanat çevrelerince yakından tanınan, yazıları büyük değer taşıyan en önemli kalemdir, Doğan Hızlan.
Bu alandaki, tek isimdir belki de…
Doğan Hızlan gibi bir ismin kalemine, takılmak kolay değildir.
Hele hele sütunlarında, köşe yazılarında yer almak imkansızdır.
Edebiyat ve Sanat adına, çok önemli değerler yaratmanız, çok önemli eserler ortaya koymanız gerekir. Doğan Hızlan, aynı zamanda genç edebiyatçılar ve sanatçılara da köşesini açarak onlara destek olur ve yeni yazar ve şairlerin edebiyat dünyamıza katılmaları için büyük çaba harcar.
Doğan Hızlan’ın Hürriyet Gazetesi’nde yer alan yazısının başlığı, “Kayseri üzerine..”
Başlığı görünce sizin de dikkatinizi çekmiş okumuş olabilirsiniz.
Satoğlu’nun yeni kitabı, “Kayseri, Kayseri” üzerine düşüncelerini aktarıyor.
Ve, şehirleri tanımlarken çok önemli bir cümle kuruyor.
“Ben, kentlerin biyografisi kaleme alınırken, oranın önemli kişilerinden de söz edilmesini yazarlara sık sık hatırlatırım.
Abdullah Satoğlu’nun ‘Kayseri! Kayseri!’ kitabı bu özelliği taşıyor. Kentlere kimlik kazandıran, o kentlerin şair, yazar, edebiyatçı ve sanatçılarıdır.”
Son sözü, “Bir kenti bütün özellikleriyle öğreneceğiniz bir kitap” cümleciği ile noktalanıyor.
Evet, şehirleri şehir yapan, karakter ve kimlik kazandıran ögeler, mimarisi, sosyal ve kültürel yapısı, sanatı, edebiyatı, şairi, yazarı, gazetecisi, yöneticileridir. Eser bırakan isimleridir.
Nasıl hala rahmetli Sakıp Sabancı’yı, Kadir Has’ı, Ahmet Gazi Ayhan’ı, Osman Kavuncu’yu, Mehmet Çalık’ı, Niyazi Bahçecioğlu’nu, Aşık Seyrani’yi, Yunus Bekir’i, Turhan Feyzioğlu’nu saygıyla anıyorsak, sanat ve edebiyatçılarımıza imkan yaratmalı, sayılarının artması için çaba harcamalıyız.
Kayseri’yi bir sanayi ve ticaret şehri olmanın ötesinde, bir “Sanat ve Kültür Merkezi” olarak anılması için kolları sıvamalıyız.
İşte, Abdullah Satoğlu, gazeteci, yazar ve şair kimliği ile, sanat ve edebiyatın pek tartışılmadığı, yer bulamadığı bu kentin yetiştirdiği nadir çiçeklerden birisidir.
Doğan Hızlan’ı Erciyes Üniversitesi’nde düzenlenen bir tören sırasında tanımıştım.
Gerçekten müthiş bir insan. Saygın, etkileyici ve ciddi.. Bir bakışta hayranlık duyacağınız, tanıdıkça, daha da hayran kalacağınız bir isim. Hani derler ya, “Her tarafından kültür akıyor” diye, işte öyle bir kişilik. Piti kareli papyon kravatı ile her zaman dikkatimi çekmiştir. Takip ettiğim bir gazeteci ve yazarların ilk sırasındadır, Doğan Hızlan.
Yazısını okumaya devam edelim.
“Yıllarca Kayseri’nin içinden geçtim, oradan Ürgüp’e gittim.
Ürgüp Belediye Başkanı Bekir Ödemiş, Semih Balcıoğlu Karikatür Yarışması düzenlemişti. Ben de jüri üyesiydim. Onun adına bir galeri de açılmıştı.
Daha sonra da Erciyes Üniversitesi’nde bir sanat fuarının açılışı konuşmasını yaptım.
Kitap, Satoğlu’nun ‘Kayseri!, Kayseri! Üzerine Birkaç Söz’ yazısıyla başlıyor:
“Nice bir hasret-i dildâr ile giryân olayım
Yanayım âteş-i aşkın ile büryan olayım.
Fakat gerek küçüklüğümün ve gençlik yıllarımın gerekse ayrı kaldığımız 50 yıllık süre zarfında, Kayseri’de sosyal ve ekonomik alanda son derece büyük değişiklik ve gelişmeler olduğunu, bazen hüzünle bazen de sevinçle müşahede ediyoruz.
Bu eserin bütünü içinde, ‘Kayseri’nin Tarih - Ekonomi - Kültür ve Sanat Dünyasına Genel Bir Bakış’tan sonra milattan 3 bin yıl öncesine kadar inen tarihi kalıntı ve belgelerin ışığında ticari gelişmeler, coğrafi ve stratejik konumu itibarıyla bölgenin özellikleri, sosyal hayatı etkileyen kıtlık-kuraklık ve zelzele gibi tabii afetler, savaşlar Milli Mücadele, Ermeni olayları ve askeri adamları ile şair, yazar ve sanatçılarımızın şahsiyet ve eserlerini konu alan makalelerimizden seçmelere yer verilmiştir.”
“Bir Sinan’ın meydana gelişini araştırırken nasıl Kayseri’nin Cırlavuk (Ağırnas) köyüne kadar iniyorsak, Anadolu’daki büyük tahammül, yaşama ve büyük hamleler yapma tılsımının esrarını anlamak için, bizim Kayseri’mize ve onun gibi ayakta kalan Anadolu sitelerinin ta iç yüzüne dönmek icab eder.”
Kitaptaki ana başlıklara göz atalım:
- Kayseri’nin Tarih ve Kültür Dünyasına Genel Bir Bakış
- Kayseri’nin Doğuşu ve İlk Ticarethaneler
- Tabiat Harikası: Erciyes
- Kaniş-Kültepe (Çivi Yazılı Ticari Tabletler)
- Kısa Günün Kârı Az Olur
- En Mühim Yıllar Hep Kayseri’den Geçer,
- Anadolu’da Kervansaraylar ve İlk Fuar: Kayseri - ‘Yabanlu Pazarı‘
- İlim ve İrfan Yuvası Medreseler
- Büyük âlim - Şair ve Mimarlar
Şeyh Hamidi Veli’den bir şiir:
Ey Padişah-ı Lemyezel
ZIatı ebed, Hayyi ezel
Ey lütfu bol, kahrı güzel
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Seyranî kaldır parmağın
Vaktidir Hakk’a durmağın
Deryaya akan ırmağın
Katre olsam sellerine
- Sanat - Edebiyat
Bu başlık altında geniş bir liste yer almaktadır.
- Bitki Çeşitleri
Evliya Çelebi’ye göre: “Bu şehirde Cenab-ı Hak’kın ihsanıyla, ila maşallah, yaz ve kış kar yağıp, yeri sulayarak, yetmiş yedi çeşit tahıl ve bitkiler, yetmiş yedi türlü de sebze ve otu olur.”
- Bağcılık
- Kültüre Verilen Önem ve Üniversiteler
- Devlet Adamı ve Parlamenterler
- Belediye Başkanları
Bir kenti bütün özellikleriyle öğreneceğiniz bir kitap.
………………………….
Abdullah Satoğlu’nu, Kayserili gazetecilerin, hemen her yaştan hepsinin tanımasını isterdim.
Burada, Gazeteciler Cemiyeti’ne çok önemli görevler düşmektedir.
Özel bir günde, özel bir toplantı düzenleyerek, konferans vermesini sağlayabiliriz.
1950’lerden günümüze Kayseri Basını’nı bize anlatabilir. O günlerin anılarını,, zorluklarını, gazete çıkarma mücadelesini bizlere aktarabilir.
……………..
Abdullah Satoğlu’nu 69’-70’li yıllarda tanıdım.
Akın Gazetesi’nde rahmetli Hacı Ali Şapçı’nın Akın Gazetesi’nde muhabir olarak çalıştığım, mesleğe adım attığım ilk günlerde tanımıştım. Sanırım, Hakimiyet Gazetesi’ni Mustafa Şapçı ve Hüseyin Topçu’ya devretmişti. Akın Gazetesi, Kayserili şair, yazar ve gazetecilerin toplanma noktası gibiydi. Kayseri’de kamu yöneticisi ne kadar memur varsa, öğle tatilinde, akşam iş çıkışı Akın Gazetesi’ne uğrar, Hacı Ali Şapçı ile mutlaka günün bir değerlendirmesini yaparlardı. Kayseri’ye ilk gelen memurların ev beslenme, çocuklarının okul gibi ne ihtiyacı var, Hacı Ali bey hemen orada çözer bitirirdi. Bu yüzdende, rehmetli Hacı Ali Şapçı’nın adı, “Küçük Vali”ye çıkmıştı. Kayseri’ye atanan kim varsa, Hacı Ali Şapçı’ya uğramadan iş başı yapmazdı. Abdullah Satoğlu’da fırsat buldukçae Akın’a gelir, H. Ali Şapçı ile sohbet ederdi. O küçük yaşıma rağmen, bana çok sıcak yaklaşır, gazetede yazdığım yazıları okur, bazen müdahale eder, yazım hatalarına kadar tek tek dikkat etmemem gereken konuları anlatırdı.
Daha sonra Ankara’ya taşındığını hatırlıyorum.
Saygıdeğer eşini kaybettikten sonra İstanbul’da yaşamaya başladı.
Onca yaşına rağmen, sanattan, edebiyattan şiirden kopmadı. Çok sayıda kitap yayınladı. Kayseri’yi hiç unutmadı. Hep özledi. Kayseri özlemini, Kayseri üzerine yazdığı yazılarla gidermeye çalıştı.
Ankara’da yaşadığı günlerde, Ankara’ya gitmek, seyahat yapmak benim için çok önemli olaylardı. Ne zaman Ankara’ya gitsem, Hacı Ali Şapçı sıkı sıkı tembih eder, “Abdullah Abi’ye mutlaka uğra” derdi.
Siteler üzerinde, iki yahut üç katlı bir iş hanının altında büyük bir işyeri vardı. As matbaasını kurduğunu biliyordum. Yanılmıyorsam, bu işyeri demir- saç ticareti üzerine çalışıyordu.
Zar zor, dolmuş taksi işyerini bulur Abdullah beyi ziyaret ederdim. Ne konuşurduk, hatırlamıyorum ama, muhtemelen, Hacı Ali Şapçı’nın selamlarını iletirdim. Genellikle kapı önünde otururduk. Bana çay ikram eder, hal hatır sorardı. Mesleğe yeni başlamış bir gazeteciyim, Abdullah bey gibi önemli bir şair, yazar ve gazeteci ile yan yana gelip sohbet etmek beni gururlandırır, kendime olan güvenim daha da artardı.
Ankara dönüşü Hacı Ali beye Satoğlu’nun selamını iletir. “Ne yaptınız” diye sorduğunda, “Eh.. Ne olsun. Kayseri’den partiden politikadan konuştuk” diye kendimi büyük bir adam yerine koyarak anlatırdım.
Gazeteciliğe devam etmemde, belki de Abdullah Satoğlu’na yaptığım bu ziyaretlerinde etkisi olmuştur. Genç bir muhabir iken bana gösterdiği sıcaklığı, büyük bir adamla sohbet ediyormuş gibi yaptığı konuşmaları, işyerine girerken beni gördüğünde gözlerinden okuduğum memnuniyeti, uğurlarken gösterdiği nezaketi unutamam, nasıl unuturum.
Bu nedenle, Abdullah Satoğlu ismi nerede geçerse geçsin, kulak kabartır dinlerim.
……………..
Doğan Hızlan gibi bir eleştirmen, Abdullah Satoğlu’nun kaleminden süzülen “Kayseri, Kayseri” kitabını böylesine övgü dolu sözlerle köşesine taşımış, okurları için tavsiyeler de bulunmuşsa, bizimde Kayserili olarak bu kitabı bulup okumamız gerekiyor. Yaşadığımız şehirle ilgili çok çok ilginç bilgilere ulaşacağımızdan eminim.
Ben, kitaba ulaşmak için yola çıktım bile..
Sizde, beklemeyin..