3 yıldan bu yana Marmaris Belediyesi tarafından düzenlenen, “Anadolu Buluşması-Yerel medya Çalıştayı”, geçtiğimiz hafta sonu Türk Turizmi’nin kalbi, ülkemizin şirin köşelerinden Marmaris’te yapıldı.
Çalıştaya, 60 ilden gelen yaklaşık 400 gazeteci katıldı.
Bu büyük organizasyon, “Yerel Basın”ın sorunlarının masaya yatırılması ve çözüm yolları bulunması açısından önemi yanında, internet medyası ve internet medyasına getirilen yeni yasal düzenlemelerin yorumlanması, değerlendirilmesi açısında da önemliydi.
Marmaris Belediyesi, “Anadolu Buluşması, Yerel Basın Çalıştayı”nı her yıl düzenli olarak gerçekleştirerek geleneksel hale getirmeyi ve Anadolu’da görev yapan gazetecileri buluşturmayı hedefliyor.
Bu arada, etkinlikle, ülkemizin en güzel köşelerinden birisi olan Marmaris’i tüm Anadolu’ya tanıtmak ve iç turizm hareketini Marmaris’e doğru yönlendirmek hedeflenmektedir.
Marmaris, sonbaharın bütün güzelliği ile kapılarını medya çalışanlarına açarken, geçtiğimiz yıl yaşanan orman yangınlarının izleri hala tazeliğini koruyor. Gazeteci arkadaşım Bülent Özyazıcı, Marmaris Toplantıları ile ilgili yazısında, orman yangınları ve sürüp giden ağaçlandırma çalışmalarına dikkat çekmeyi unutmamış ve ağırlıklı olarak çevre ve çevre sorunlarına olan duyarlılığı artırıcı sözler kaleme almış.
Marmaris, yemyeşil bitki örtüsü, pırıl pırıl caddeleri, koyları, kumsalları, ve gülümseyen yüzü ile üç gün boyunca 400 gazeteciyi bağrına bastı.
“Anadolu Buluşması, Yerel medya Çalıştayı”nın bir diğer özelliği, yerel basının sorunları yanında, gazetecilerin siyasilerle bir araya gelmesini sağlamak ve ülke sorunlarını karşılıklı olarak ele almalarına fırsat vermek.
Bence çalıştayın en güzel yanı, protokol konuşmalarından daha çok, konularında uzman isimlerin yaptıkları bilgilendirici ve yol gösterici konuşmalardı. Konuşmacıların hemen hemen hepsi, Türkiye’nin yakından tanıdığı, alanlarında uzman ve önemli görevlerde bulunan medya yöneticileri, muhabirler, TV Programcıları, yazarlar, spikerler, meslek kuruluşlarının başkanları, medya da görev yapan tanınmış ve güvenilir isimlerdi.
Çalıştay süresince önemli konular ele alındı, sorunlar enine boyuna tartışıldı ve bu sorunlara çözüm arandı.
Türk Basını’nda özellikle yerel basında yaşanan sorunlar , yıllardan beri nerede ise aynı. İnternet Medyası’nın devreye girmesi ile yazılı basında sorunlar giderek ağırlaşırken, internet medyasındaki yasal düzenlemelere rağmen sıkıntılar büyüyerek devam ediyodr.
Çalışanların sosyal hakları ve güvenceleri, traj düşüşleri, Basın İlan Kurumu ile yaşanan sorunlar, sansür- otosansür, sendikal hareketler, çalışma koşullarının ağırlığı, ücretler, RTÜK uygulamaları, gazetecilere karşı açılan davalar, cezaevine gönderilen gazeteciler, özgürlükler, İfade ve basın özgürlüğü, demokrasi ve buna benzer sorunlar bu toplantıda da peş peşe sıralandı.
Konuşmacıların büyük bölümü, gazetecilere yönelik baskılara dikkat çekerken, uygulanan cezaların ağırlığı ve hapse mahkum edilen gazetecilerin durumları ön plana çıkan konular oldu.
Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay’ın açış konuşması ile başlayan çalıştayın ana konuğu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu idi. Saat 10.00’da çalıştay salonuna gelen ve konuşmasının ardından saat 16.00’ya kadar salonda kalarak konuşmaları dikkatle dinleyen Kılıçdaroğlu, konuşmasında yerel medyanın sorunlarına dikkat çekti, demokrasinin güçlendirilmesi ve geliştirilmesi yolunda basına çok önemli görevler düştüğünü belirterek, medyaya yönelik baskıların sona erdirilmesi gerektiğini söyledi.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Dünyanın her tarafında medya özgürce yayın yapar ve tüm siyasal aktörler onlara saygı duyarlar. Siz ne kadar kapanırsanız baskıcı yönetim o kadar memnun olur. Çünkü, kendisini eleştirecek hiç kimse kalmaz” sözleri ile başladığı konuşmasını, “Şu anda çok ciddi bir çürüme ile karşı karşıyayız. ama umudumuz yasama yürütme yargıda değil; umudumuz medyada. Çürümeye karşı direnecek olan sizsiniz. Burada bir çürüme var diyeceksiniz” diyerek sürdürdü.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ardından basın meslek örgütü başkanlarının konuşmalarına geçildi.
Küresel Gazeteciler Konseyi Genel Başkan Yardımcısı Hüsniye Karakoyun, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Kappi, Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Cem Kaytan, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca ve Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, yaygın ve yerel basında yaşanan ortak sorunları dile getiren konuşmalar yaptı.
Çalıştay’ın ikinci bölümünde, Radyo ve Televizyon Üst Kurul Üyesi İlhan Taşçı, “Radyo ve Televizyon Yayıncılığı ve Denetimi”, Flash Haber TV Ankara Temsilcisi Fatih Ertürk, “Televizyon Gazeteciliği”, Tele1 Ankara Temsilcisi Zeynel Lüle, “Avrupa’da yerel basın işleyişi”, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Gazetecilerin örgütlenmesi”, Avukat Meliha Selvi ve Avukat Yigit Acar, “Basın Yasası”, Yazar Yaşar Selman, “100. Yılda kadın ve yazarlık”, Gazeteci- Yazar Necati Kartal, “İnternet Gazeteciliği”, Digital Medya Danışmanı Levent Özen, “Yüksek Trafikli Sitelerin Yönetimi ve Alternatif Gelir Kaynakları”, Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Kıvanç El, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Gökhan Bulut, “Basın Özgürlüğünün önündeki iki engel: Sansür ve Otosansür”, Foto Muhabiri Mustafa Abadan, “Fotoğraf ve Videolarla Maniplasyon Seçim Dönemini Nasıl Etkiledi” konulu konuşmaları ile noktalandı.
KONUŞMALARDAN KISA NOTLAR.
Medya Buluşması-Yerel Medya Çalıştayı’nda yapılan konuşmaların önemli bölümlerini şöyle sıralayabiliriz.
.
. İnsanların düşüncelerini açıklamaları nedeniyle gözaltına alınmaları 21. Yüzyılın Türkiye’sine yakışmıyor. Bizim aykırı düşüncelere ihtiyacımız var. Farklı düşündü diye gazetecilerin gözaltına alındığını, tutuklandığını günleri yaşıyoruz. 21. yüzyılın Türkiye’sinde bunları yaşamamalıyız. “Basın milletin müşterek sesidir” diyor Atatürk. Acaba, basın bugün aynı konumda mı? Bunu medya mensuplarının sorgulanması lazım.
. Eğer adalet diye bir kavramı hepimiz içselleştirirsek haksızlığa uğrayan kişinin kimliğine, inancına, yaşam tarzına bakmadan, haklı bir mücadele veriyorsa bana göre medya görevini büyük ölçüde yapmış olur
. Bir siyasetçinin en çok ihtiyaç duyduğu sağlıklı eleştiridir. Çünkü siyasetçi bazen çalışma koşulları içinde, yoğun ortamda yaptığı hataları fark edemeyebilir.
. Bir sorunlar yumağı ile karşı karşıyayız. Demokrasinin temel kurumları vardır. Güçler ayrılığı ilkesi. Gelişmiş demokrasilerde 4.Ayak vardır, o da medya. Medya demokrasinin ana aktörlerinden birisi olarak yasama, yürütme, yargı gibi bir faktör olarak ortaya çıkmıştır.
. Türkiye’de durum farklı. Medyanın içinde bulunduğu pozisyon pek iç açıcı değil. Hepimizin bu sorunu çözmek için düşünmesi lazım. Ortaklaşacağımız konular olmalı. Öyle bir noktaya geldik ki, ortaklaşamıyoruz. Demokrasi, insan hakları, yolsuzluklar konusunda ortaklaşmalıyız.
. Yolsuzlukların el üstünde dolaştığı bir Türkiye’den bahsediyoruz. Ülkenin hangi alana sürüklendiğini herkesin oturup düşünmesi lazım. Toplumsal sorumluluğumuz var. Özellikle medyanın sorumluluğu belki de diğer kurumlardan daha fazla..
. Ortaklaşacağımız konuları büyüterek siyaset kurumunun yanlışlarını, siyasetçinin daha dikkatli adımlar atmasını, daha dikkatli konuşmasını sağlayabiliriz. Bu görev demokrasilerde medyaya düşüyor. Medya üçünü de denetleyen, geniş kitlelere duyuran bir ortam.
.Anayasamız var. Anayasamız diyor ki, “Basın hürdür, sansür edilemez” Basın şu anda böyle mi? Anayasamız, gazete, dergi, radyo, TV yayını yapma gibi faaliyetler için izin alınmasına bile gerek duymamıştır. Böylesine geniş özgürlük alanları yaratmıştır.
. Anayasamız, “Devlet özgürlükleri sınırlayacak alanları kapatıp, özgürlük alanlarını büyütmek zorundadır” diyor. Gazeteciler bu haklarını kullanmayı bilmeli, anayasamızın kendilerine sağladığı özgürlük alanlarını iyi kullanmalıdır. .
. Ekonomik kriz var, büyük sorunlar yaşanıyor. Yerel medyanın ne kadar büyük sorunlarla karşılaştığını biliyor ve yaşıyoruz. Ama geldiğimiz nokta, gazetelerle ilgili tasarruf genelgesi yayınlandı. Günlük gazete almayacaksınız diye genelge çıkardılar. Tam tersine, gazete okuma teşvik edilmelidir. Belediye başkanı o gazeteyi almalı, görmeli. “Benimle ilgili eleştiri var mı, yok mu?” diye takip etmeli. Hükümetlerin tasarruf genelgelerinde ilk olarak medya hedefe konmakta ve kamu kurumları ile medya arasındaki ilişkiler kopartılmaktadır. Medya’nın gelir kaynaklarının önüne tasarruf genelgeleri ile çıkılmakta, bu da medya organlarını ekonomik olarak güç durumda bırakmaktadır.
. Dünyanın her tarafında medya özgürce yayın yapar ve tüm siyasal aktörler onlara saygı duyarlar. Medya ne kadar kapanırsa, baskıcı yönetimler o kadar memnun olur, Karşısında eleştiri yapacak kimse kalmaz.
. Çalıştaya katılan gazetecilerin hemen hemen buluştukları ortak nokta, Basın İlan Kurumu ve RTÜK uygulamaları oldu. Çalıştay’da konuşan gazeteciler ve meslek kuruluşlarının temsilcileri, “Basın İlan Kurumu da RTÜK de infaz kurumuna dönüştü. Eleştiri yapan medya kuruluşlarının ilanları kesiliyor, para cezaları veriliyor. BİK gerçekten medyaya destek verecekse BİK ve RTÜK’ün siyasal tasalluttan kurtulması lazım” diyerek şikayetlerini dile getirdiler.
. Medya’nın, “Yandaş Medya”, “Muhalif Medya” olarak ayrışmasının doğru olmadığına dikkat çekilirken, “Basın Etik Değerleri” hatırlatıldı. Türkiye’de tam tersi bir medya atmosferinin yaratılması gerektiği üzerinde duruldu.
.Çalıştay’da, gazete ve TV’lerin traj ve raytingleri ele alındı. Traj rakamlarının gerçek rakamlar olmadığı, gerçek trajların mutlaka bir şekilde belirlenmesi gerektiği belirtildi. Rayting ve trajların, medya kuruluşlarının gelirleri üzerinde etkili olduğu kaydedilirken, kamu bankalarının daha çok şişirilmiş trajlı gazetelere reklam verdiği, gerçek rakamlarını ifade eden medya kuruluşlarına ise hemen hemen hiç reklam verilmediği ileri sürüldü. Süreç yanlış gittiği için medya ile halk arasındaki ilişkilerde de büyük bir güven erozyunu ortaya çıktığı, bunun bir şekilde kapatılması gerektiği ifade edildi.
. Türkiye’de son yıllarda, sıradan olaylarda bile “Habere Erişim Yasağı” getirilmesine karşı çıkan medya mensupları, haber değeri taşıyan olayları önce etik değerler, şiddet, özendirici olma gibi içerikleri göz önüne alınarak değerlendirdiklerini daha sonra haberleştirildiğini hatırlatarak, habere erişim yasağının, ilgiyi daha da artırdığını ve önemli kıldığına dikkat çektiler. Bilgiye ulaşamayan topumun farklı kaynaklara yönelmesinin kaçınılmaz olduğu, bunun da daha büyük tehlikelere yol açabileceği kaydedildi.
.Çalıştay’da, gündeme gelen konulardan birisi de kamu ilanlarının dağılımı idi. Kamu ilanlarının eşit ve hakkaniyet esasları çerçevesinde dağıtılmadığı, bazı medya kuruluşları desteklenirken, diğer bazı medya kuruluşlarının hiçe sayıldığı ifade edildi.
.TRT’nin tarafsız yayıncılığı tartışılırken, medya mensuplarının büyük bölümü, TRT’nin tarafsızlığını yitirdiği iddiasında bulundu. TRT’nin sadece iktidarların haberlerine yer verdiğini, muhalefet partilerine aynı mesafede yaklaşılmadığı, kamu kaynakları ile beslenen bir kuruluşun, siyasi partiler arasında ayrım yapmadan eşit şekilde hareket etmesi gerektiği vurgulandı.
BELEDİYELER, MECLİS KARARLARINI YEREL GAZETELERDE YAYINLAMALI
Çalıştay’da, belediyeler başta olmak üzere diğer kamu kurumları ve özel sektör kuruluşlarının bölgelerindeki medya kuruluşlarını desteklemeleri istendi. Belediye meclislerinde alınan kararların yerel gazetelerinde yayınlanması görüşü ön plana çıktı. Böylece, kamu kuruluşlarının şeffaf bir şekilde denetlenebileceği, aynı zamanda yerel medyaya da belli bir gelir elde etme imkanı sağlanabileceği ifade edildi. Türkiye’de bazı belediyelerin halen bu uygulamayı yaptıkları ve yerel medyaya bu yolla destek verdiklerine dikkat çekilerek, bu uygulamanın yaygınlaştırılması istendi.
. Çalıştay da en çok tartışılan konulardan birisi de basın kartlarının düzenlenmesi ve dağıtımı oldu. Medya mensupları, basın kartlarının İletişim Başkanlığı’ndan alınarak meslek örgütlerine verilmesini talep ettiler. İletişim Daire Başkanlığı tarafından çok sayıda basın kartının iptal edildiği, beklemeye alındığı yahut değerlendirme dışı bırakıldığına dikkat çekildi,