Tekrar Merhaba!
Aslında sizlerle bu sütunlardan nasıl buluşalım derken gazetenin manşeti dikkati mi de çekmedi değil. Ha bu arada artık zaman zaman Kayseri Gazetesi’nde köşe yazılarımla sizlerle olacağım. Bu yüzden de tekrar Merhaba demek istedim. Günler belki de bir vakit sizlerle aramıza mesafe koydu ama gazetecilik zannediyorum bir virüs insanın kanına yazmak eleştirmek adlı bu virüs girince yazmadan sorgulamadan edemiyor sanki. Sorgulamaları yazma ihtiyacımı da sizlerle paylaşmak istedim. Neyse Kayseri ağzıyla bu kadar tatava yeter bence gelelim asıl konuya.
Ulaştırma Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu, sanayi ve üretim üssü olarak deprem sonrasını planlıyoruz. Bu anlamda da Kayseri ve Konya illeri öne çıkıyor.
Mükemmel değil mi?
Bence mükemmel Kayseri belki bir Kayseri daha olur. Hem ekonomik anlamda gelişir hem yaşamsal boyutlarımız artar. Artar, artar da işe bir de “da”sı var.
Şimdi faydalarını sıralamak belki de yazılabilecek en kolay öğe. Hemen hemen hepinizin aklına neler gelmiştir neler.
Ben çok bu fayda topuna girmek istedim.
Çünkü Görecedir.
Ben büyürken dikkat etmek gerektiğine inananlardanım.
Çünkü Ekonominin en temel kurallarından birisidir.
“Kontrolsüz büyümek, batmanın temelidir” derler.
Aslında ülkemizde büyük örnekleri de olduğu gibi sanayi kentlerinin sıkıntılarını göz önünde bulundurmak gerekli. Altyapıdan, Asayişe, konut probleminden Sosyal yaşam alanlarına değin birçok oluşumunda bu sanayi gücü yerleşkeler oluşmadan önce planlanması gerektiğinin farkında olmalıyız.
Altyapı her anlamda alt yapı. Bu zaten yüksek boyutlarda göç alan Kayseri’nin yavaş yavaş sorunu olmaya da başlamıştı.
Kiralık evlerin bulunmaması, özellikle iş giriş ve çıkış saatlerinde Kayseri’nin belli notalarında oluşan trafik.
Sosyal yaşam koşullarının sınırlı olması.
Eğitim, Sağlık problemleri…
Daha sıralayabilirim neler neler…
Fakat bugünü bir milat olarak kabul edecek olursak, bunlar başımıza gelmeden çözümlerini, altyapısını oluşturmamız gerektiğini önemle vurgulamak isterim.
Deprem bu toprakların yadsınamaz bir gerçeği idi. Fakat 6 Şubat’ta başımıza gelenler bunun öneminin kafamıza vura vura bir kez daha anlattı.
Öncelikle yapıları depreme hazır hale getirmek, ekonominin kalbinin de Kayseri’de atacağını düşünürsek yadsınamaz bir gerçek pozisyonun da. Yeni yapılan fabrikalar ve iş yerleri takla atacak ama yıkılmayacak şekilde tasarlanmalı ve inşa edilmelidir.
Bu fabrikalarda çalışacak işçilerin bütün hayati önem taşıyan Eğitim Sağlık sosyal Yaşantı barınma hayat kalitesi gibi elzem konular çözüme kavuşturulmalı ve İstanbul’da İzmir’de fahiş kira konsinyesinin Kayseri’de oluşması önlenmelidir.
Yani Yükselecekken batmayalım.
Bir diğer konu ise…
Coğrafya kadirdir.
Kayseri’nin coğrafyası da kaderidir.
Zaten çevresindeki iller ağabeylik yapan Kayseri, ağabey gibi davranmak zorunda kalacaktır. Yani bırakın kendisini küçük kardeşine musallat olana da dersini vermek zorundadır. Nasıl Afyon çıkıp sucuk bizimdir diyebiliyorsa, o gün diyememelidir.
Biz çıkıp Kaymak Kayseri’nindir diyor muyuz?
Onlarda dememelidir.
Diyememelidir.
Kendi markalarımıza hiç olmadığı kadar sahip çıkma zamanı.
Neyse sucuğa şimdi girersem bir köşe daha yazmak lazım. Bence bugün yeterli. Bir başka gün görüşmek üzere…