Yemliha, halk arasında yedi uyurlar olarak bilinen ashab-ı kehf (mağara arkadaşları) den birisidir. Rivayete göre zalim hükümdarın elinden kaçan yedi genç yeni gelecek peygamberi bulma ümidiyle yola çıkarlar ancak hükümdar ve askerleri onları kovalamaktadır. Bunun üzerine bir mağaraya sığınırlar ve farkında olmadan üç yüz dokuz yıl uyurlar.
İslam Tarihinin bu önemli kıssası Kur’an-ı Kerim’de Sure-i Kehf’te dile getirilir ve bugün halk arasında anlatılan Yedi Uyurlar Kıssası’nın Kur’an-ı Kerim’den kaynağını aldığını açıkça görürüz:
(Sûre-i Kehf, âyet 17-18)
Meâl i: “Ve güneşi görürsün ki, doğduğu zaman onların mağaralarının sağ tarafına meyleder ve gurup ettiği vakit de onların sol taraflarına dönüverir ve onlar ondan bir geniş orta yerdedirler. Bu Allah ın ayetlerindendir. Allah kime hidayet ederse o hidayet bulmuş olur ve kimi de idlâl (hidayetten mahrum) ederse artık onun için bir irşat edici, yardımcı bulamazsın.
Ve onları uyanıklar sanırsın, halbuki, onlar uykudadırlar ve onları sağ taraflarına ve sol taraflarına çeviririz ve köpekleri de iki kolunu kapı tarafına uzatmış bir haldedir. Eğer onların bu hallerine muttali olsa idin elbette onlardan döner firar ederdin ve onlardan korku ile dolardın.”
İşte Yemliha ismi de kaynağını bu kıssadan alır. Yedi uyurların isimleri Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şâzenuş idi. Yedinicisi ayet-i kerimede de açıklandığı gibi bir çobanın köpeği idi.
Bizim bölgemize Kızılırmak Vadisine yerleşen Yemliha-i İslamlu diye bir Yörük obası vardır. Bugünkü Yemliha Kasabasının adı bu yörük obasından gelir. Yemliha’nın adının yanında İslamlu adının geçmesinin sebebi şudur: 15. ve 16. yüzyıl kayıtlarında Kayseri’nin bu bölgesinde İslamlu adında bir nahiye vardır. Bu nahiye bugünkü Yemliha kasabasını ve Himmetdede ve civarını içine alıyordu. Kayseri’nin Ankara istikametindeki bu bölgede Yörük/Türkmen oymakları yerleşik hayata geçmiş ve İslamlu adında bir nahiye oluşturmuşlardı. Bu Yörüklerin bu adı almalarının bir sebebi de Karamanoğlu Beylerinden İslam Bey’den geldiği ifade edilir. Lakin, bu Türkmen oymaklarının geliş yolu büyük ölçüde Halep, Urfa ve Maraş üzeridir.
Ben de bir yazımda Kayseri’nin bu bölgesinde hâlen bir ilçe bulunmadığına dikkat çekerek Himmetdede ve Yemliha’nın merkez kabul edileceği bir İslamlu İlçesinin kurulabileceğini söylemiştim.
Osmanlı bu yüzyıllarda bir köyü veya kasabayı tek başına merkez alarak kazaları kurmuyordu. Bölge adıyla kazalar oluşturuyordu. Mesela Ali Dağı ilçesi, Erciyes Dağı İlçesi, Sahra Kazası, Koramaz Kazası, Irmak Kenarı Kazası gibi… Durum böyle olunca İslamlu da bir yerleşim yerinin adı değil, bu bölgedeki tüm yerleşim yerlerinin adıydı. Bölgede şu anda iki kasaba ve birçok da köy var. Hepsine verilen ortak ad ise İslamlu’dur.
Biz 26 Temmuz Pazar günü bir arkadaş grubuyla Yamula Barajı gezimizi gerçekleştirdi. Yemliha uğramadan önce Tekgöz Köprüsüne uğradık ki gerçekten bizim için önemli değerlerden biridir.
GÖKKUŞAĞI GİBİ BİR KÖPRÜ: TEKGÖZ KÖPRÜSÜ
Kayseri - Ankara yolu üzerindeki Tekgöz Köprüsü 1203 yılında yapılmıştır ve Selçuklu dönemi eseridir.
Evliya Çelebi 1649 yılında Kayseri ye gelir. Batı istikametinde Niğde ye giderken Tekgöz köprüsünden geçer. Seyahatnamenin aslında bu köprüden bazen Yalnız Göz ve bazen de Tek Göz olarak bahseder.
Gökkuşağına benzettiği köprünün bir benzerinin Bosna-Hersek te Mostar Köprüsü olduğunu söyler.
Tekgöz Köprüsü, Sultan II.Rükneddin Süleyman Şah zamanında, H.599/1202-1203 yılında Kayserili Hacı Ali Şir Bin Hüseyin tarafından yaptırılmıştır. 120 metre uzunluğundaki köprünün iki kemeri arasında kalın bir sülüs yazı ile yazılmış kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabede şu ifadeler geçmektedir:
"Bu köprüyü fetihler sahibi, İslam ve Müslümanları şereflendiren, din ve dünyanın dayanağı Düşmanlarını kahreden, Kılıç Arslan oğlu Süleyman zamanında Emir-ül Müminine yardım eden, Kayserili Hüseyin oğlu Allah ın rahmetine muhtaç. Bedreddin Hacı Ali Şir H/599 (M/l 203) yılında (inşa etti)"
Ben bazı yazılarda bu köprünün vakfından gelen insanların Kayseri’de hâlen mevcut olduklarıyla ilgili bilgileri hatırlıyorum. Kayserili Bedrettin Hacı Ali Şir’in yaptırdığı bu mükemmel yapının hâlâ tarihi ve turistik bir değer olarak ortaya konamamış olmasına ise şaşıp kalıyorum.
Evliya Çelebi, çok doğru söylemiş. Ben daha da ileri gidiyorum ve diyorum ki Bosna Hersek’teki Bosna Köprüsünden daha da eski olan bu köprü, Kayseri’de öne çıkarılması gereken tarihi bir yapıdır. Böyle estetik, böyle bir gökkuşağı nerede görülmüş Allah aşkına… Nasıl olur da buraya sahip çıkmamışız hayretler içindeyim.
Bu köprü bence aydınlatılmalı ve etrafına sosyal tesisler inşa edilmelidir ve bugünkü Ankara yoluna bu kadar yakın olan bu gökkuşağı köprüyü insanlara göstermeliyiz diye düşünüyorum.
YEMLİHA KASABASI
Biz bu sefer ki gezimize ilk güzergah olarak Yemliha Kasabasını seçtik. Yamula Barajını orada görmek istedik. Baraj gölünü görmeden önce Kızılırmak üzerinde yün yıkayan kadınlarla karşılaştık.
Yeniden irtifa kazanıp Ebiç köyüne doğru yükseklere çıkmaya başladık. Oradan Yemliha Kasabasını daha yükseklerden görme şansımız oldu. Tabii ki bol bol panorama çektik.
Ebiç köyünün içinden geçip Baraj Gölüne doğru çıktığımızda ise gerçekten birkaç türlü nefis manzara karşımıza çıkıyordu. Birincisi, Ebiç ve Yemliha karşımızda duruyordu. Buradan da yine panoramik görüntüler aldık. Karşımızda Erciyes’in nefis bir manzarası vardı. Arkamızda ise Yamula Barajının harika görüntüleri bizi bekliyordu. Ben hem kamera hem de fotoğraf makinesini kullanarak bunları bir bir kayıt altına aldım.