İslam aleminin inançlarından biri olan Ramazan ayı ve dolayısı ile oruç, İslamiyet’in vecibelerinden biri olarak icra edilmektedir. Bu süre zarfında ibadetini tamamlayan müslüman; nihayetinde Ramazan Bayramı’nı kutlar.
İslami inanışta Ramazan ayının ve bayramın asıl gerekliliklerinden birisi de insani ilişkilerin iyi tutularak muhabbetin oluşmasını, yardımlaşmayı sağlamaktır. İnananlar, huşu içinde geçirdiği bu mübarek ayı, eda edebilmiş olmanın hazzı ile de manevi huzura erer.
Bizler iyi ilişkilerin; toplumun gerekliliklerinden biri olduğunu bildiğimiz gibi İslamiyet’te ki önemini de fıkıh kitaplarından okumaktayız. İşte her ikisi içinde ibadet yapabilmenin yanında “iyi bir insan!" olmanın da gerekliliklerini yerine getirmiş olmalıyız.
Peki hem toplumsal hem de fıkıhta "İyi insan" kimdi?
İhtiyaç sahibini gözeten, ara bozmayan, kötü söz konuşmayan, birinin emeğine şahsına saygı duyan, hileden haramdan uzak duran, kendisine kötülük yapana bile cevap olarak kötülük ile karşılık vermeyen kişi özellikleri; iyi insanın birkaç tanımından biri olabilir sadece...
İyi insan kötülük düşünmeyen değil, nefsine hâkim olarak kötülük yapmayı ret eden kişidir. Bizler nefis taşıyan ve zayıf yaratılmış varlıklarız. Burada ki önemli husus; İçimizde ki olumsuz dürtüleri bastırarak iyiliği ve iyi davranmayı seçmektir!
Kötü olmak elbette ki kolay, önemli ve zor olan ise bu güzel duygu ve özellikleri koruyarak yaşamı daha da güzelleştirmeye çalışmaktır!
Zor dememin sebebi ise yazı akışında nefsimizden bahsettim, onun bize en büyük düşman olduğunu idrak etmek zorundayız. Zor olan da nefse hâkim olabilmek... Eğer inançlar bütün ve yaradana bağlılık tam ise uzak kalabilmek de bir nevi mümkün olabilir.
Evet dostlar! geldi gelecek diye gün saydığımız Ramazan-ı Şerifin, nasıl böyle çabucak geçtiğini anlamadık değil mi? İnanan ve sağlığı yerinde olanlar; vecibelerini yerine getirmiş olmanın huzurunu eminim ki yüreklerinin en derinlerinde hissediyorlar. Yapamamış olanlar da yine gerekliliklerini yerine getirmişlerdir diye umuyorum. Bir de inanmayı ve dolayısı ile yapmayı ret edenler vardı. Bizler, sorgulayamayız. Üzerimize vazife olmayan bir durumdur. O sebeple biz sadece yapıp, yapmadıklarımızdan sorumluyuz. İnsan, irade üzerine yaratılmış bir varlıktır ve bu irade üzerine tercih yapmış ise yargı kimdedir aşikar!
Ben her zaman demeye devam edeceğim. Kişileri seçim yapmak da özgür bırakan Allah ise insan olarak yargı kesmek haşa neyimize...!?
Kim neye inanır, neyi tercih eder bilinmez ama biz; Ramazan-ı Şerifin gelişi ile sevince ermiş, gidişinin burukluğu ile hüzne kapılmış olarak bu güzel aya veda edeceğiz.
Kim bilir belki de bazılarımız için bu son Ramazan ayı idi ve bunun idraki ile ibadetlerini çok daha huşu içinde yaptı. Birçoğumuz bir sonra ki Ramazan ayında olacak mıyız meçhul! Hayattan kimler kopup gidecek orası muamma...
İşte hayat, bakıldığında bu kadar kısa iken bu kavgalara, aymazlıklara, doyumsuzluk ve idraksizliklere anlam vermek çok güç.
Kısa gerçekten o kadar kısa ki... Bir göz açıp kapayıncaya kadar kısa... Bakın geriye... Onlarca yıl yaşanmışlıklar nasıl da bir çırpıda yaşanmamış gibi değil mi?
Dile kolay 40'lar ,50’ler, 60'lar, 70'ler...
Allah uzun ömür verdiğinde 80'ler ,90'lar...
Baktığınızda; bunlar sayıdan ibaret sadece...
Boş yaşayıp boş yaş almaktan ziyade içi dolu dolu, faydalı, iyilik ve güzelliklerle bezeli bir ömre sahip olmak ise asıl eftal olanı! Bizim için rakamların bir önemi yok. Sadece nefes aldığın sayı ile orantılı...
Önemli olan; Hakk’a, insanlığa dair neler yaptık?
Ömrümüzü neler ile geçirdik? buna bakalım.
Her yeni gün değişim için fırsat olabileceği gibi;
Bugün arife...
İçinde ki seni, yeniden değerlendirmen için bu güzel fırsatı geri çevirme. Ruhunun hafiflemesine, kalbinin çok daha farklı çarpmasına izin ver. Varamadığın güzelliklerin farkına varmak ve kalp gözünü açman için ise yönleneceğin yer belli.
Her yeni gün bir başlangıç ise eğer;
Allah'ın sana altın tepside sunduğu bu güzel ikramı kabul et. Hiçbir şey için geç değil. Bayrama maneviyatın hazzını kat be kat yaşayarak girdiğinde, bunu çok daha iyi anlayacaksın.
Evet, gelmesine gün saydığımız ey Şehr-i Ramazan...
Hayrı ile güzelliklerle, bereketle geldin ve bizlere güzel duygular bırakarak demek gidiyorsun?
Seneye de sağlıkla, afiyetle kavuşmayı diliyoruz seninle...
Elbet acı kayıpların verdiği burukluk ile bir bayram geçirmek yüreklere ağır gelecektir fakat hayatın getirileri ile buna da alışmayı öğreniyor insan...
Elbette öğreniyor öğrenmesine ama ne o yürekte ki sızı diniyor, ne de hasret ile birlikte, gittikçe alevlenen yangın sönüyor!
İlahi işleyişe razı olan gönüller ise; bir döngü içinde fani dünyadan gitmek için sırasını bekliyor.
İşte böyle sevgili dostlar, hayat bir varmış bir yokmuştan ibaret ve onun bilinci ile yaşayalım diyor;
Yüreğinizdekileri yanınızda hissedeceğiniz, yanınızdakiler ile de mutlu, huzurlu olacağınız güzel bir bayram geçirmenizi diliyorum
Ağzınız tatlı, gönlünüz şen olsun efendim.
Şeker tadında bir bayram geçirmeniz dileklerim ile;
Sağlıcakla kalın...