Çevre ve insan sağlığı için büyük risk oluşturan aşırı plastik üretimi büyük boyutlara ulaşarak ekosisteme ciddi zararlar vermeye devam etmektedir. Plastikler gözle görülür bir şekilde deniz ve toprak kirliliğine neden olmaktadır. Bugün plastik kirliliğinin ulaşmadığı herhangi bir yeryüzü parçası, insan dahil etkilemediği canlı türü neredeyse kalmamıştır. Plastik kirliliği, yeryüzünün doğal dengesini koruma kapasitesini aşma noktasına gelmiştir. Bu durum ise çevre üzerinde kalıcı etkiler oluşturarak tehlike boyutuna ulaşmıştır. Plastiklerin yıllık üretimi şu an 450 milyon tonu bulmaktadır. Üretilen toplam plastiğin %50’ye yakını ise tek kullanımlık plastiklerden oluşmaktadır. Yapılan çalışmalar, dört binden fazla denizel canlı türünün, tek kullanımlık plastikler başta olmak üzere, deniz çöplerinden etkilendiğini ortaya koymaktadır. Öyle ki kutuplardan Mariana Çukuru’na, insanların yaşamadığı adalardan uzak okyanus bölgelerine kadar dünya üzerinde mikro plastiğin ulaşmadığı bir yer kalmamıştır. Ayrıca şimdiye kadar üretilen 12 milyar ton plastiğin yaklaşık yüzde dokuzu geri dönüşümle yeniden kullanıldı. Dönüştürülmeyen plastikler ise atık haline gelerek kontrolsüz bir şekilde doğaya karıştı. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde, plastik endüstrisi küresel plastik üretimini 3 kat artırarak 1,5 milyar ton yıllık hacme ulaştırmayı hedeflemektedir. Bu durum ise dikkatli yönetilemeyen kirlilik sorununun ciddi tehlikelere yol açacağının göstermektedir. Ayrıca, kirliliği bertaraf etmek amaçlı yakma sonucu oluşan zehirli gazların yarattığı hava kirliliği, zehirli küllerin oluşturduğu çok boyutlu çevre kirliliği ve geri dönüşüm sırasında oluşan toksik kimyasallar ve mikroplastik/nanoplastik kaynaklı kirlilik gibi doğrudan gözle görülmeyen fakat çevre sağlığı açısından büyük riskler içeren sorunlara yol açmaktadır. Plastiklerin % 95’inin etkisi ve akıbeti henüz bilinmeyen 16.000’den fazla kimyasal içeren bir bileşime sahiptir. Bu Plastik kimyasallar kanserojen etki yaratan zehirli maddeler içermesi, suya ve yiyeceğe sızmasıyla, sağlık sorunlarına yol açmakta ve insanlarda hormonal sistemi bozarak kısırlık sorunlarına ve kardiyovasküler hastalıklara neden olmaktadır. Plastik üretim ve kullanımı kontrol edilmediği sürece 2060 yılına kadar üç katına çıkacağı tahmin edilmektedir. Bu nedenle plastikler konusunda küresel bir anlaşmaya ihtiyacımız var.
Fosil kaynaklardan üretilen plastikler, üretiminden tüketimine ve daha sonra da bertarafına (yakma, gömme vb.) kadar tüm süreçlerde karbon salımına yol açarak küresel iklim krizine neden olmaktadır. Plastik kirliliğinin önüne geçmek için Birleşmiş Milletler üye devletleri, Şubat 2022 tarihinde, Kenya’nın Nairobi kentinde bir araya gelerek, Plastik kirliliğinin ana nedeni olan plastik üretimini de kapsayacak ve yasal yaptırımları olan bir Plastik kirliliği Paris Anlaşması: Nairobi Sözleşmesi’ni yayınladı. Plastik kirliliği uluslararası bir anlaşma ile engellenmezse plastiklerin kontrolsüz üretimi nedeniyle iklim felaketinin boyutuna kimyasal felaketlerde eklenecektir. Kasım 2024’te ise Güney Kore’nin Busan kentinde gerçekleşen ve 2025 başında imzalanacak olan plastik anlaşma müzakereleri plastik üreten şirketler ve plastik sanayi lobicilerin delege sayısının, AB ve Güney Kore’nin temsilcilerinden daha fazla olması ve plastik lobisinin, plastik üretimini azaltmak yerine “atık yönetimi”ne vurgu yapmaya devam etmesi ve etkili bir anlaşmayı önlemeye yönelik çabaları nedeniyle sonuçsuz kaldı. Petrol üreticisi ülkeler, konferans boyunca plastikler ile ilgili bir anlaşmaya varılmasını önlemek için plastik üretiminin sebep olduğu emisyonların anlaşma kapsamına alınmasına karşı çıktı ve mikro plastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkisini reddeden bir açıklama yaptı. Ancak Panama, Kolombiya, İsviçre ve Avrupa Birliği, plastik kirliliği krizinin aciliyetini vurgulayarak daha hızlı ve etkili müzakereler için çağrıda bulundu. Bu durum etkin bir plastik anlaşması istemeyen az sayıdaki petrol üreticisi ülkeye rağmen, güçlü bir plastik anlaşması talep eden çok sayıda ülkenin isteklerini engellememektedir. Müzakereler sonucunda anlaşma metninin son haline getirilmesi, 2025’teki bir sonraki toplantıya ertelendi.
Peki ülkemizin müzakere süreçlerindeki tavrı nasıldı? Uluslararası plastik anlaşması müzakerelerinde Türkiye’nin tavrı, herhangi bir gruba katılmamak yönünde olmuştur. Türkiye adına yapılan konuşmaların öncekilerle benzer nitelikte olması; Sıfır atık, toplanan çöpler, 25 kuruşluk (2025 yılında %100 artışla! 50 kuruş oldu) plastik poşet ücreti, depozito iade sistemi gibi konulardan bahsedilmesi eleştirildi. Plastiksiz Türkiye Platformu girişiminin yaptığı çağrıda ; Türkiye’nin diğer kıyı ülkelerine kıyasla en fazla kirletilen kıyılara sahip olması, merdiven altı geri dönüşüm sektörü ve kriminal faaliyetler nedeniyle Türkiye’nin dünyanın en fazla çöp ithal eden ülkesi haline gelmiş olması, plastik kirliliği açısından Türkiye’nin plastik üretimini azaltmaya yönelik ve bölgesel olarak da öncülük yapacak bir pozisyonda olması gerektiğini ve plastiksizleşme konusunda çok daha sağlam bir pozisyonda durmasının zorunlu olduğunu vurgulamaktadır.
Ülkemiz plastik kirliliğinde ciddi risk altındadır. Araştırmalar, Akdeniz’in plastikle en çok kirletilen ve Akdeniz’de kıyıları plastikle en fazla kirlenmiş ülkelerden biri olduğunu ortaya koymaktadır. Bir yandan da Türkiye, Avrupa’dan en fazla plastik atık ithal eden ülkedir. Öyle ki 2023 yılında, ülke içinde toplanan plastik atık miktarından daha fazlasını Avrupa, özellikle de İngiltere’den ithal etmiştir. Ülkemizde yeterli atık yönetim altyapısı ve bu altyapıya sahip olan il ve ilçelerde de yeterli vatandaş katılımı bulunmamaktadır. Bu bağlamda, plastiksiz bir Türkiye için çaba harcayan sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri, sivil inisiyatifler ve akademisyenler, Birleşmiş Milletler Plastik Anlaşması müzakerelerinde Türkiye’nin plastik kirliliği mücadelesinde, tek kullanımlık plastiklerin ve kasten eklenen mikro plastiklerin kullanımının yasaklanmasını ve plastik üretiminin sınırlandırılması yaklaşımının benimsenmesini istemektedir.
Yetkili karar alıcı kurumlar ve kamu otoriteleri, gün geçtikçe artan plastik kirliliği sorununu görmezden gelmemeli ve çözüm odaklı, kapsayıcı ve katılımcı politikalar geliştirmek ve plastik kirliliğine son vermek için hukuken bağlayıcı bir düzenlemenin kabul edilmesi için bir an önce harekete geçmelidir. (Kaynak: Plastiksiz Türkiye Platformu, Mikroplastik Araştırma Grubu)