İnsan Faaliyetleri Doğayı Yok Ediyor!
Biyoçeşitlilik kaybı ve türlerdeki değişim, toplulukların karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biridir. Dünya üzerinde canlı organizmaların çeşitliliğini ifade eden biyolojik çeşitlilik zenginliğini korumak, gelecek nesillerin yaşam kalitesini ve gezegenimizin sürdürülebilirliğini sağlamak için hayati öneme sahiptir. Bu anlamda biyolojik çeşitliliği korumak evrensel bir sorumluluktur. Biyolojik çeşitlilik kaybının ana nedenleri ise iklim değişikliği, çevre kirliliği, istilacı türler, orman ve çayır-mera arazilerinin zarar görmesi ile bu arazilerden aşırı yararlanmadır. Dünya üzerindeki tüm canlı varlıklar, yaşam döngülerini desteklemesi ve sürdürmesi ile birbirine bağlıdır. Bitki ve hayvanlar, farklı türler, ekosistemleri oluşturmakta ve etkileşim içinde bulunarak ekosistemlerin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamaktadır. Biyolojik çeşitlilik, dünyadaki ekosistemlerin işleyişi için son derece önemli olmasına rağmen günümüzde biyolojik çeşitlilik kaybı, insan faaliyetleri ve yine insan eliyle yaratılan iklim krizi gibi faktörler nedeniyle yok olmaktadır. Bu nedenle herkes biyolojik çeşitliliği korumak için sorumluluk almalıdır. İsviçre Federal Su Bilimi ve Teknolojisi Enstitüsü (Eawag) ve Zürih Üniversitesi’nden araştırmacıların tüm kıtalarda yaklaşık 100 bin sahada yaptığı kapsamlı küresel analize göre; insanların faaliyetlerinin Dünya üzerinde yıkıcı etki yarattığı ve “biyolojik çeşitlilik üzerinde benzeri görülmemiş etkilere” yol açtığı ve karasal, tatlı su ve deniz ekosistemlerinde yerel çeşitliliği azalttığını, türlerin yaşam alanlarının yapısını belirgin şekilde değiştirdiğini ve yerel çeşitliliği azalttığını tespit edilmiştir. Araştırmayı hazırlayan araştırmacılar, makalenin, gelecekteki biyoçeşitliliği koruma stratejilerinin geliştirilmesi ve değerlendirilmesi için “önemli bir ölçüt” sağlaması gerektiği açıklamalarında bulundu. Nature dergisinde yayımlanan bu makalede insan faaliyetleri, habitat değişikliği, kirlilik ve iklim değişikliği de dahil olmak üzere çok çeşitli çevresel baskıları yönlendirerek biyolojik çeşitlilik üzerinde benzeri görülmemiş etkilere yol açtığı tespit edilmiştir. Ancak, onlarca yıllık araştırmalara rağmen, biyolojik çeşitlilik üzerindeki insan etkilerinin boyutları ve kapsamı hakkındaki genellemeler belirsizliğini korumaktadır. Biyoçeşitlilik değişimini tersine çevirmek için iddialı hedefler önerilmiştir, ancak biyoçeşitliliğin etkileri ve büyüklüğü hala genel olarak tartışılmaktadır. Bu makaleden önceki araştırmalar ise gezegenin her yerinde ve tüm organizma gruplarında insanın etkisini inceleyen bu kadar çok sayıda biyoçeşitlilik araştırma çalışmasının bulgularını birleştirme girişimi olmamıştır. Yapılan çalışmaların çoğu ise tek bir lokasyona veya belirli bir insan etkisini ele almıştır. Bu çalışma ile araştırmacılar insan baskılarının biyolojik çeşitlilik üzerindeki genel etkisi araştırılmıştır.
Biyoçeşitlilik değişimi yerelden küresele kadar insan toplumları için kritik bir tehdit oluşturmaktadır. Beş ana türde sınıflandırılan insan baskıları, arazi kullanımındaki değişikliğe(Habitat kaybı), kaynakların azalmasına (avlanma veya balıkçılık gibi), kirliliğe, iklim değişikliğine ve istilacı türlerin artmasına ve azalmasına neden olmaktadır. Çalışmada, organizmalar, omurgasızlar, mikroplar (bakteriler, arkeler ve mikroökaryotlar dahil), bitkiler, mantarlar, balıklar, kuşlar, sürüngenler ve amfibiler, memeliler ve diğerleri (birkaç grubun karmaşık toplulukları ve likenler gibi bileşik organizmalar dahil) olarak gruplandırılma yapılmıştır. Araştırma tüm organizma gruplarının yanı sıra karasal, tatlı su ve deniz yaşam alanlarını inceledi. Araştırma sonuçları, insan baskılarının biyoçeşitlilik kaybını sistematik olarak değiştirdiği ve insan baskılarının genelindeki etkilerin büyüklüğü hakkında kritik öngörüleri göstermektedir. Özellikle habitat değişikliğinin ve kirliliğin topluluklardaki değişimler üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, insan etkisinin yoğun olduğu bölgelerde tür sayısı %20 oranında azalmış durumdadır. Özellikle sürüngenler, amfibiler ve memeliler, daha küçük popülasyonlara sahip oldukları için yok olma riskiyle karşı karşıyadır. Ancak çoğunlukla daha küçük türler içeren mikroplar ve mantarlarda, yüksek değişimler olduğu; memeliler, balıklar, amfibiler ve sürüngenler için ise daha az belirgin olduğu tespit edilmiştir.
Makaleye göre özellikle sürüngenler, amfibiler ve memelilerde ciddi kayıplar olduğu kaydedildi. Bu türlerin popülasyonlarının çoğu zaman omurgasız hayvanlardan daha küçük olması nedeniyle soylarının tükenme olasılığı artmaktadır. Tarımın neden olduğu kirlilik ve habitat değişiklikleri, biyolojik çeşitlilik üzerinde özellikle olumsuz etkilere sahiptir. Yoğun tarım, özellikle tarla tarımı, biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda türlerin bileşimini değiştiren büyük miktarda pestisit ve gübre içermektedir. İklim değişikliğinin türleri nasıl etkilediği sorusunun cevabı ise henüz tam olarak verilememektedir. Ancak araştırmacılar, bazı bölgelerde yüksek rakımlara özgü bitkilerin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtmektedir. Bu duruma “yok oluş asansörü” adı verilmektedir. Araştırmacılar, insan müdahalesinin genel etkisinin olumsuz olmasına rağmen bazı belirsizliklerin varlığını sürdürdüğünü, örneğin insanın yaban hayatı üzerindeki etkisinin konuma göre farklılaştığını söylemektedir.
Bilim insanları, biyoçeşitliliğin daha fazla kaybolmasını önlemek için acil eylem planlarının uygulanması gerektiği konusunda uyarıda bulunmaktadır. Zürih Üniversitesi’nden su ekolojisi profesörü ve Eawag’ın başkanı Florian Altermatt’ın açıklaması şu şekilde;“Bu, dünya çapında şimdiye kadar gerçekleştirilen, biyolojik çeşitlilik üzerindeki insan etkilerinin en büyük sentezlerinden biri” dedi. Altermatt araştırma grubundan baş yazar ve doktora sonrası araştırmacı olan François Keck ise şunları söyledi: “Bulgularımız, beş faktörün de dünya çapında, tüm organizma gruplarında ve tüm ekosistemlerde biyolojik çeşitlilik üzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor.”
Yapılan çalışmada dünyanın, iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik kaybı krizi ile karşı karşıya olduğunu, Dünyanın yaşadığı bu sorunların olumsuz etkilerini en çok hisseden insanların en az sorumluluk aldığını göstermektedir.(Kaynak: İsviçre Federal Su Bilimi ve Teknolojisi Enstitüsü (Eawag) ve Zürih Üniversitesi’nden araştırmacıların yaptığı kapsamlı küresel analiz makalesi)