Yine her zaman ki gibi şehrin nabzını yoklamak için gazeteden ayrıldım. Şehrin merkezinde dolaşırken, sokakta yirmili yaşlarda bir kızımıza denk geldim. Benden bir ricada bulundu, bende ricasını yerine getirdim. Bir süre sonra tekrar aynı sokaktan geçerken, aynı genç kız yine bir ricada bulundu ve yine gerçekleştirdim. Peki, sonrasında ne oldu dersiniz? Bu günkü köşemizde yitip giden gençlerimizi konu edineceğiz.
Olayın sonrasını anlatayım, kızcağızın ricasını gerçekleştirdikten sonra maalesef hayatımda yaşayacağım en dramatik olaylardan birini daha yaşamış oldum ve genç kızdan uygunsuz bir teklif aldım. Sonrasında yaşadığım travma ile birlikte, bir an önce olay yerinden ayrıldım.
Sorular Kafamı Kurcaladı…
Olay yerini terk ettikten sonra birçok soru kafamı kurcaladı… Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Neden bunlar yaşanıyor? Kimin suçu? İşte bu soruların hepsinin cevabını birlikte arayacağız değerli dostlarım. Sosyal çürümeyi konuştuğumuz şu süreç içerisinde, tamda konuya uygun bir örnek olayla karşı karşıya kaldık. Her şeyi anlatamıyoruz ahlakımız yetmiyor, çürüyoruz değerli dostlarım… Çürüyoruz!... Üzülmekten bu yazıyı yazmakta bile zorlanıyorum… Şu yaşamış olduğum olay kimin umurunda çok merak ediyorum?
Neden Bu Tip Olaylarla Karşı Karşıyayız…
Sosyal medya dahil olmak üzere aslında birçok etkenden bahsedebiliriz. Ekonomiden sosyal imkanlara, birey psikolojisinden toplum psikolojisine kadar birçok şeyden bahsedebiliriz. Her şey bir yana tek bir gerçekle karşı karşıyayız ki çürüyoruz değerli dostlarım. O zaman bu nedenleri şöyle biraz irdeleyelim… Sosyal medya, sahte ihtiyaçlardan oluşan müthiş bir tüketim algısı ortaya koyuyor. Bu tüketim algısı da toplumda memnuniyetsizliğe neden oluyor. Oluşan bu durum karşısında olaylara karşı bakış açımızda sapmalar oluyor ve sosyal çürüme dediğimiz o kavram gerçekleşirken, bizler sadece izliyoruz. Bu tüketim algısının oluşturduğu sahte ihtiyaçlar, bireyi ihtiyacı varmış gibi düşünmeye sevk ediyor ve toplumsal yardımlaşmanın önünü kesiyor. Düşünün, ihtiyacı olduğunu düşünen biri başkasına yardım edebilir mi? Peki ihtiyacımız olan ne? Sahte ihtiyaçlar… İşte değerli dostlarım bu durum, yaşadığımız örnek olayın sebeplerinden biri… Yine bir başka nedeni ortaya koyacak olursak, sosyal bilimlere vermiş olduğumuz değersizlikten geçiyor. Aslında yaraya parmak bastık diyebiliriz. Ülkemizde yaşanan her olumsuzluğun temel nedeninin, sosyal bilimlere verilen değersizlik olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Mesela liyakatsizlikten bahsediyoruz… Sosyal Bilimler açısından çok önemli olan etik kavramını benimsemiş olsak, bence kendi otokontrolümüzü sağlayabilir ve bunun önüne geçebiliriz. Yine mesela bal tutan, parmağını yalar diyoruz… Eğer tarihimizi net bir şekilde özümsemiş olsaydık, bunu söylemekten imtina ederdik diye düşünüyorum. Yine sosyal medyadan dem vuruyoruz, ancak medya okuryazarlığı ve dijital okuryazarlıktan haberimiz olmuyor. İşte değerli dostlarım ülkemizde yaşanan sosyal bilimlerdeki eksiklik, birçok sorunu bu şekilde doğuruyor.
Çözümün Tek Yolu, Sosyal Bilimler…
Yaşadığımız örnek olaydan ziyade, birçok genç arkadaşımızın durumunun sıkıntılı olduğunu görebiliyoruz. Ülkemizde yaşanan narkotik madde olayları, kolay para kazanma yollarına yönelim ve pop kültür ile birlikte cinsiyetsizleştirme kavramlarıyla gençlerimizin karşı karşıya kaldığına şahit olabiliyoruz. Bu olumsuzlukların en önemli çözümünün, sosyal bilimlere verilecek olan önem olduğunu düşünüyorum. Sosyoloji, psikoloji, felsefe ve din kavramının entegre bir şekilde özümsenmesi gerektiği kanısındayım. Her şey bir kenara, öncelikle ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz şeyleri bir düşünelim!... Eğer ihtiyacımız olan şey, olmadığında da hayatı sürdürebiliyorsak bu bizim sahte ihtiyacımızdır… Sahte ihtiyaçlarımızı hayatımızdan çıkararak, toplumsal yardımlaşmanın önünü açalım. Bu yönüyle değerlendirdiğimizde, verdiğimiz önermelere yapılacak teşvikleri gerçekleştirecek olan devletimize, toplumsal yardımlaşma ile destek olalım. En önemlisi toplumsal yardımlaşma ile çıkar gruplarının önünü keselim değerli dostlarım. Sağlıcakla kalmanız dileğiyle…