Güzel bir Kayseri sabahına açıyorum gözlerimi… Penceremden Erciyes’in o güzel ihtişamlı duruşunu seyrederken, saatin geldiğini fark ediyorum. Ardından yola koyulmak üzere hazırlanıyorum. Tabii ki Erciyes’in o ihtişamlı görünüşüne dalıp, yine geç kalıyorum… Kalabalıklar arasından sıyrılıp, Hunat Mahallesi’ne girerken, çay ocaklarından yükselen çayın kokusu beni Rize’ye götürüyor. Yine, fırından taze çıkmış simidin kokusu; pekmeziyle, susamıyla beni, Anadolu’da diyar diyar dolaştırıyor… Sabah siftahı arayışında olan, ayakkabı boyacılarının hareketliliği ve ayakkabı boyasındaki deri yenilemede kullanılan macunun kokusu, bana Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Memleket İsterim” dizelerini hatırlatıyor. “Memleket isterim. Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun. Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim. Ne başta dert ne gönülde hasret olsun. Kardeş kavgasına, bir nihayet olsun.” dizeleri okurken, her harfini içime çekiyorum.
Hunat Mahallesi’nin Tarihi
Hunat Mahallesi adını, 1. Alaaddin Keykubat döneminde 1237-1270 yılları arasında yaptırılan, Hunat Hatun Medresesinden almaktadır. Önceki ismi “Kağnı Pazarı” olan Hunat Mahallesi, 1649 yılında Evliya Çelebi’nin dikkatini çekmiş ve eserlerinde “Kağnı Pazarı” olarak yer vermiştir. Ayrıca “Kağnı Pazarı”, Anadolu’da bilinen en eski pazarlardan bir tanesi olarak adlandırılıyor. Bu tarihi bilgilere bakınca söylemeden edemeyeceğim; “Belki de Hunat Mahallesi’nin bu kozmopolit yapısı, “Kağnı Pazarı” tarihinin olmasından kaynaklıdır diye düşünüyorum. Farklı yörelerin insanları, ancak pazarlarda bir araya gelirdi her halde.”
“60 yıldır Hunat Mahallesi’ne ayak basmadan yapamam”
Mahalledeki sokaklarda gezinirken, bir çay ocağı gözüme çarpıyor. Burnuma gelen taze çay kokusu, beni mekâna çekiyor… Burada, Yozgatlı, Çayıralan ilçesinde doğan Rahmi Baykal (73) amca ile tanışıyorum, Hunat Mahallesini ona sorduğumda; Hunat Mahallesi’nin kendileri için bir buluşma yeri olduğunu ifade ediyor. Baykal: “60 yıldır, Hunat Mahallesi’ne ayak basmadan yapamam. Burası bir kültürü bünyesinde barındırıyor, hemşeriler burada birbirlerine bağlı.” ifadelerini kullanıyor. 1970’li yıllardan günümüze kadar, hemşerilerin burada buluştuğunu söyleyen Baykal, bir süre sonra mahallenin kendilerinde bağımlılık yaptığını aktarıyor.
“Mahallemizde hep bir aradayız, birlik beraberlik içerisindeyiz”
Eğer Hunat Mahallesindeyseniz, onu tanımamanız imkânsız… Çay içmek için bir yere oturduğunuzda, ayakkabınızın marka ve modeli fark etmeksizin boyayan tek ayakkabı boyacısı: Sarı… Onu gördüğümde sormadan geçemiyorum, nedir bu Mahalle’nin sırrı? Hunat’ın yöndeşen bir kültürü olduğunu ifade eden “Sarı” mahlaslı, ayakkabı boyacısı Ferhat Duman, “22 senedir Hunat Mahallesi’nde ayakkabı boyacılığı yapıyorum. Ekmeğimi taştan çıkartıyorum. Mahallemizde hep bir aradayız, birlik beraberlik içerisindeyiz. Maraş’tan, Yozgat’tan, Toraman’dan, Özvatan’dan, Pınarbaşı’ndan her yerden mahallemizde insanlar var. Burada yaşayan insanlar, kendi köylüleriyle zaman geçiriyorlar. Dertleşiyorlar.” diye anlatıyor. Mahallenin, bireyler üzerinde bağımlılık yaptığını, Hunat’a alışan birinin kolay vazgeçemeyeceğini söyleyen Duman, mahallenin tarihinden kaynaklı bir kozmopolit yapı olduğunu anlatıyor.
“Her yörenin insanı, Hunat Mahallesi’nde; 1649 yılındaki Kağnı Pazarı kültürü hala devam ediyor”
Çayın kokusundan bahsettik, o maharetli elleri görmeseydik olmazdı diye düşünüyorum. Hunat Mahallesi’nde çay ocağı işleten, ocakçı Mehmet Çetin (61); “Develi’de 1963 yılında doğdum. Kendimi bildim bileli Hunat Mahallesi’ne gelir giderim. Şu anda da ocak işletiyorum. Hunat Mahallesi yapı itibariyle çok yönlü kültürleri bünyesinde barındıran bir mahalle. Burada, Ağrılısı, Karslısı, köylüsü, şehirlisi her yöreden insanımız var. Kısacası her yörenin insanı, Hunat Mahallesi’nde, 1649 yıl önceki Kağnı Pazarı kültürünü devam ettiriyor.” şeklinde konuşuyor. Çaylarımızı ve sohbetimizi bitirdikten sonra, keyif aldığım bu röportajı gerçekleştirmenin verdiği keyifle, evime doğru yol alıyorum.